12 Ocak 2013 Cumartesi

Recep Tayyip Erdoğan Hayatı



Recep Tayyip Erdoğan Hayatı

Aslen Rize’li olup 26 Şubat 1954 yılında Kasımpaşa’da doğdum. Rahmetli babam Ahmet bey deniz yollarında kıyı kaptanlığı yapardı. Babam 13 yaşında Rize’den İstanbul’a gelmiş. Çünkü o zaman hayat şartları Rize’de çok kötü, iş yok. O zamanlar çay daha Rize’ye girmemiş. Bu nedenle gurbet var. 4 erkek 1 kız olmak üzere 5 kardeşiz. Dedemin adı Tayyip olduğundan ve Recep ayında doğduğumdan ismimi “Recep Tayyip” olarak koymuşlar.
Hayatımın önemli bir bölümü İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden biri olan Kasımpaşa’da geçti.
İlkokulu Piyale Paşa İlkokulu’nda okudum. Okul yıllarında okul harçlığımı temin etmek için kağıtlı şeker satardım.

İlkokul 5. sınıfta iken din kültürü derslerimize giren okul müdürümüz (Allah rahmet eylesin) İhsan Aksoy, o dersteki başarım sebebiyle bir gün omzumdan tutarak sınıfın penceresine yaklaştırdı. Haliç’in karşısında bir yeri göstererek “seni o gördüğün okula gönderelim” dedi. Orası İstanbul İmam Hatip Okulu idi. Böylece, 1965 yılında Piyale Paşa İlkokulu bitmiş, artık İmam Hatip Lisesi yıllarım başlamıştı.


Okuldaki şiir okuma yarışmalarına, liseler arası münazaralardan,kompozisyon yarışmalarına; atletizmden, futbol turnuvalarına kadar her türlü sportif, sosyal ve kültürel etkinliklere zevkle, kazanma azmi ve gayretiyle katılırdım.

Yatılı okudum. Babam haftada 2,5 TL. verirdi. Hafta sonlarında top sahalarına gider, su satardım. Yol parası vermemek için Kasımpaşa’dan Eminönü’ne yürüyerek gider, nane, limon ve okaliptüs şekerlemeleri alıp satardım. Bunun yanında,akşamdan bayat simit alırdım, anneciğim onu buhara yatırırdı. O zaman simit 10 kuruştu. Ben 2,5 kuruşa tanesini alır, 5 kuruşa satardım. Ayrıca okulda da kart postal satardım. O zamanın parasıyla haftada 5 TL. taksitle ilk kitabımı aldım.

15 yaşında Camialtı Spor Kulübünden transfer teklifi aldım. 1969 yılında transferime o günün parası ile 1.000 TL. ödenmişti. Camialtı Spor Kulübünde oynarken İstanbul genç karmasına seçildim.

Rahmetli babam futbolun eğitim hayatımı menfi etkileyeceğini düşündüğünden bana izin vermezdi. Hep gizli gizli oynardım. İstanbul genç karmasındayken veli muvafakatini imzalamadığı için Türkiye şampiyonasına gidemedim.

İmam Hatip Okulu’ndan 1973 yılında mezun oldum. Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesini kazandım. Bu arada Camialtı Spor Kulübünden İ.E.T.T’ye transfer oldum. Belediyeciliğim ilk olarak İ.E.T.T ile başlamış oldu. 1976 yılında İ.E.T.T futbol takımı İstanbul şampiyonu oldu. 12 Eylül 1980 sonrası İ.E.T.T’den ayrılmak zorunda kaldım. 16 senelik futbol hayatıma 12 Eylül 1980 sonrası noktayı koymuştum.

Üniversite yıllarında aktif sosyal ve siyasi hayatın içinde yer almaya başlamıştım. Milli Türk Talebe Birliğindeki görev yıllarımdan sonra, 1976 yılında M.S.P Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığına seçildim.

1977 yılında bir konferans münasebetiyle tanıştığım Emine Hanım’la 4 Temmuz 1978’de evlendik. Evliliğimizden 2 erkek, 2 kız olmak üzere 4 çocuğumuz oldu. Ahmet Burak, Necmeddin Bilal, Esra ve Sümeyye.

12 Eylül 1980’de İ.E.T.T’den ayrılınca özel sektörde çalışmaya başladım. Bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra 1982 yılında askere gittim. Yedek subay eğitimimi Tuzla’da yaptım. Dağıtımda Hastal’da 77. piyade alayına düştüm. Karargâh subayı olarak askerliğimi tamamladım. Yedek subaylıktan aldığım maaş özel sektörden aldığım maaşın yarısı kadardı. Özel sektördeki işverenim askerlik süresince diğer yarı maaşımı bana ödedi. Bu benim için ayrı bir güzellik, tatlı bir hatıra idi. Askerlik sonrası aynı şirkette yaklaşık 1,5 sene çalıştım. Daha sonra müsaade alarak başka bir şirkette Genel Müdür olarak göreve başladım. Bir süre sonra da halen devam etmekte olan işimizi kurduk.

12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında kurulan RP ile siyasi hayatım tekrar başlamış oldu. 1984 yılında Beyoğlu İlçe Başkanı, 1985 yılında da İl Başkanı ve M.K.Y.K üyesi seçilmiştim. 30 yaşındaydım. Başarmak için gece-gündüz çalışıyorduk. Birbirine kenetlenmiş, başarıya inanmış iyi bir ekibimiz vardı. Siyasette başarıyı yakalamak çok önemliydi. Şuna inanmıştım: “Siyaset hayat kurtarmaktır.” İçinde yaşadığımız toplumda binlerce, on binlerce, yüz binlerce, hatta milyonlarca insanın refah ve mutluluğunu sağlamak için siyaset yapmak ve başarmak zorundaydık.

1984–1994 yılları arasında bir çok seçimlere girdik. 1986 ara seçimlerinde milletvekili adayı oldum. 1989 yılında Beyoğlu ilçesinden belediye başkan adayı oldum. Farklı bir seçim kampanyası ile başarıyı yakalamıştık. İlk defa hanımlar komisyonu aktif rol alıyordu. Çeşitli eleştiriler de almıyor değildik. Ama zaman bizi haklı çıkardı. 1989 seçimlerinden 2. parti olarak çıkmıştık. Kazanmaya azmetmiştik, çünkü biz kısa mesafe koşucusu değildik, maraton koşucusuyduk. Bizim maratonumuz öyle bir maraton ki “İlanihaye” devam edecekti.

1991 senesinde tekrar milletvekili adayı oldum. Seçimi kazandık. Mazbatayı aldım ve milletvekili oldum. Tercihli oy sistemi nedeniyle yüksek seçim kurulu mazbatamızı iptal etti.

27 Mart 1994 seçimlerine kadar İstanbul İl Başkanlığı görevimi sürdürdüm. Nihayet 27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldum. Seçim çalışmasındaki kampanyamız ses getirince medyadan da sesler yükselmeye başladı. Medyanın hedef tahtası haline gelmiştim. “Vay Tayyip Ağa vay”, “Tayyip’in Vilları” gibi manşetler gazetelerde çıkmaya başlamıştı. Sürmanşetten bu tür aslı olmayan yazılar adeta beni, arkadaşlarımı ve Teşkilatımızı kamçılıyordu.

Neticede 27 Mart 1994 seçimlerinde halkımızın teveccühü ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştim.
Konuşmalarıma genelde ezberimde olan şiirlerden bir dörtlük okuyarak başlardım. 1997 yılının Aralık ayının 12’sinde davet üzerine gittiğim Siirt’te de mitinge iştirak ettim. Konuşmama her zaman olduğu gibi bir dörtlük okuyarak başladım. Aynı dörtlüğü o tarihten birkaç ay önce Osmaniye mitinginde de okumuştum.

Bu şiir nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılanmaya başladım. Ben Ziya Gökalp’in yazdığı şiiri okuduğum için 'Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmekten' (TCK 312/2) mahkum edilmiştim...

Verilen ceza kesinleşince, 4,5 yıl onurla taşıdığım Belediye Başkanlığı görevime veda ettim. 26.Mart.1999 Cuma günü on binlerce insan, binlerce araba eşliğinde Pınarhisar cezaevinde dört aylık zorunlu istirahata çekildim.

Benim cezaevi günlerim 24 Temmuz 1999 gecesi bitmişti. 'Seçilme hakkı'ndan mahrum edilmiştim."

Tayyip Erdoğan, daha sonra Fazilet Partisi'nin kapatılmasının ardından bu partinin Meclis Grubunu oluşturan milletvekillerinin büyük bir kısmıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurarak genel başkanı oldu. 

recep tayyib erdoğan ,recep tayyib erdoğan hayatı,recep tayyib erdoğan başkanlık dönemi,recep tayyib erdoğan eğitim hayatı,recep tayyib erdoğan siyasal hayatı
Read More

Necmettin Erbakan Hayatı

                                                        Necmettin Erbakan Hayatı

29 Ekim 1926'da Sinop'ta, Hakim Mehmet Sabri ile Kamer Hanım'ın oğlu olarak dünyaya geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine

Fakültesi'nden 1948 yılında mezun oldu. Aynı fakültede asistanlığa başladı. Almanya'nın Aachen Tecnische Hochshcule'de doktorasını yaptı.1954'de İTÜ'de doçent, 1965'te profesör ünvanlarını aldı. 1967'de Odalar Birliği Genel Sekreterliği'ne seçildi.

Bu yıllarda sekreteri olan Nermin Hanım'la evlendi. Evlendiklerinde Erbakan 41, Nermin Hanım 24 yaşındaydı. Bu dönemde çağdaş giyimli olan Nermin Hanım'ın düğününde başı açık bir gelinlik giydiği ilerki yıllarda gündeme getirildi. İskenderpaşa Camii'nde Nakşibendi şeyhi Mehmet Zahit Kotku tarafından kıyılan dini nikahtan sonra, Yeşilköy'deki Çınar Otel'de sazlı sözlü içkili bir düğünle evlendikleri yazıldı.

1969'de tarikatların desteğiyle Konya'dan milletvekili seçildi. 1970'de Milli Nizam Partisi'ni kurdu, ancak parti kısa bir süre sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Erbakan, İsviçre'ye gitti. 11 Ekim 1973'de MNP kadrosuyla MSP'yi kurdu. 1974-78 döneminde üç ayrı kaolisyon hükümetinde başbakan yardımcılığı yaptı.

Bingöl Konuşması

Erbakan'ın 1994 yerel seçimlerinde Bingöl'de yaptığı konuşmasında, "Çocuklar okula besmeleyle başlardı. Bunu 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' diye değiştirdiler. Okullarda 'Türküm doğruyum çalışkanım' diye söyletirseniz, başkaları da 'Ben Kürd'üm daha çalışkanım, daha doğruyum deme hakkını kendinden görür" şeklindeki bu sözleri Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesini ihlal olarak değerlendirildi ve 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

312. madde

"Halkı; sınıf, ırk, din mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik eden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ve üç bin liradan 10 bin liraya kadar para cezası ile cezalandırılır. Bu tahrik umumun emniyeti için tehlikeli olabilecek bir şekilde yapıldığı takdirde faile verilecek ceza üçte birden yarıya kadar artılır"

12 Eylül'de bir süre İzmir Uzunada'da gözaltında tutuldu. 15 Ekim 1980'de 21 MSP yöneticisiyle birlikte 'MSP'yi illegal bir cemiyete dönüştürmek ve laikliğe aykırı davranmak ' suçlamasıyla tutuklandı. 24 Temmuz 1981'de serbest bırakıldı ve beraat etti.

1982 Anayasası gereğince 10 yıl siyaset yapma yasağı aldı. 1987'de halk oylamasıyla tekrar siyasete döndü. 19 Temmuz 1983'te kurulan Refah Partisi'ne daha sonra genel başkan seçildi. 1991 seçimlerinde Konya'dan milletvekili oldu.

1995 seçimlerinde 158 milletvekili ile birinci parti oldu. DYP-ANAP kaolisyonu başarısız olunca DYP ile kurduğu REFAHYOL hükümetinde 28 Haziran 1996'da başbakan olarak göreve başladı. 21 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, RP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu ve RP kapatıldı.

necmettin erbakan , necmettin erbakan  hayatı, necmettin erbakan partiler dönemi , necmettin erbakan başkanalış dönemi
Read More

Tansu Çiller Hayatı

                                                                Tansu Çiller Hayatı

1946 yılı İstanbul doğumludur.

Robert Koleji mezunu olan Tansu Çiller, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirmiştir. Doktorasını Connecticut Üniversitesi’nde veren Çiller, doktora sonrası çalışmalarını Yale Üniversitesi’nde devam ettirmiştir.

1978 yılında doçent olan Tansu Çiller, 1983 yılında profesör olmuştur.

Başta Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere çeşitli üniversitelerde çalışmalar yapan Çiller, 1990 yılı kasım ayında Doğru Yol Partisi çatısı altında politikaya atılmıştır.

1991 yılı seçimlerinde İstanbul ili milletvekili seçilen Çiller, Sosyal Demokrat Halkçı Parti ile kurulan, Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki koalisyon hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak görev almıştır. Kabinenin aktif bir üyesi olan Tansu Çiller, özellikle batı ile sıcak ilişkileri ile popülerite kazanmıştır.

Demirel’in Türkiye Cumhuriyeti’nin dokuzuncu cumhurbaşkanı seçilerek başbakanlık görevini bırakmasından sonra DYP genel başkanlığına aday olan Tansu Çiller, 13 Haziran 1993 tarihli DYP olağanüstü genel kurulunda en yüksek oyu alarak genel başkan seçilmiş ve Türkiye’nin ilk bayan başbakanı olmuştur.

Sn. Çiller’in ekonomi üzerine 9 yayını bulunmaktadır.

İki çocuk annesi olan Çiller, çok iyi derecede İngilizce ve Almanca bilmektedir


tansu çiller , tansu çiller hayatı , tansu çiller başkanalık dönemi , tansu çiller eğitim hayatı

Read More

Mesut Yılmaz Hayatı

                                                             Mesut Yılmaz Hayatı
                
Mesut Yılmaz, 1947 Yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitiren Yılmaz, 1971 Yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun oldu, ardından, 1972-1974 yılları arasında Almanya’nın Köln Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisans çalışması yaptı.

1975-1983 yılları arasında kimya, tekstil ve ulaştırma sektörlerinde, çeşitli özel şirketlerde yönetici olarak görev aldı.

1983 yılının Mayıs ayında kurulan [Anavatan Partisi]’nin Kurucu Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı olan Mesut Yılmaz, aynı yıl Kasım ayında yapılan genel seçimde Rize Milletvekili seçildi. Birinci Özal Hükümetinde Enformasyondan Sorumlu Devlet Bakanlığına atandı ve hükümet sözcülüğü yaptı. 1986 yılında Kültür ve Turizm Bakanı oldu; bu dönemde Türkiye-Federal Almanya ve Türkiye-Yugoslavya Ekonomi Karma Komisyonları’nın başkanlığını yürüttü. 29 Kasım 1987 seçimlerinde yeniden Rize Milletvekili seçildi ve de İkinci Özal Hükümetinde Dışişleri Bakanlığına atandı. Akbulut Hükümetinde de üstlendiği bu görevden 20 Şubat 1990’da istifa etti.

15 Haziran 1991 tarihinde yapılan Anavatan Partisi Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlığa seçilen Yılmaz tarafından kurulan hükümet, 5 Temmuz 1991 günü T.B.M.M. Genel Kurulu’nda güvenoyu aldı. 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimlerden sonra Ana Muhalefet Partisi Lideri olarak çalışmalarını sürdüren Yılmaz, 24 Aralık 1995] tarihinde yapılan genel seçimler sonrası Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi tarafından oluşturulan 53. Hükümetin Başbakanı olarak görev yaptı.

20 Haziran 1997 tarihinde 55.Hükümeti kurmakla görevlendirildi. 55'nci T.C. Hükümeti 12 Temmuz 1997 günü T.B.M.M. Genel Kurulu'nda güvenoyu aldı.17 Ocak 1999 tarihinde T.C. Başbakanlığı görevinden ayrılan Yılmaz, 18 Nisan 1999 günü yapılan genel seçimlerden sonra kurulan 57'nci Hükümet'te 13 Temmuz 2000 tarihinden 3 Kasım 2002 tarihine kadar Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı.

Mesut Yılmaz, 1988 yılından bu yana Avrupa Demokrasi Birliği Genel Başkan Yardımcısı olarak çalışmalarını sürdürdü. 27 Kasım 2002 tarihinde Anavatan Partisi Genel Başkanlığından istifa etti. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Rize Bağımsız Milletvekili olarak yeniden TBMM'ye girdi.

Almanca ve İngilizce bilen Mesut Yılmaz, evli ve iki çocuk babasıdır.


mesut yılmaz , mesut yılmaz hayatı , mesut yılmaz parti dönemi , mesut yılmaz başkanalık dönemi , mesut yılmaz eğitim hayatı
Read More

Yıldırım Akbulut Hayatı

                                                                 Yıldırım Akbulut Hayatı

1935 yılında Erzincan'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren Akbulut, bir süre serbest avukat olarak çalıştı. 1983-1991 yılları arasında Erzincan Milletvekili olarak TBMM'ye giren Akbulut, İçişleri Bakanlığı yaptı. Akbulut, 24 Aralık 1987 - 1 Eylül 1989 ve 11 Eylül 1989 - 9 Kasım 1989 tarihleri arasında da Meclis Başkanlığı görevinde bulundu.

Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmasının ardından Başbakan oldu ve 1989-1991 yılları arasında bu görevi sürdürdü. ANAP Genel Başkanlığı da yapan Yıldırım Akbulut, 18 Nisan 1999 seçimlerinde de ANAP'tan Ankara Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Akbulut'un milletvekilliği 3 Kasım 2002 seçimleriyle son buldu. Akbulut, evli ve üç çocuk babası.

Bir ilki gerçekleştirdi

20 Mayıs 1999'da TBMM Başkanı seçilen Yıldırım Akbulut, cumhuriyet tarihinde, ''TBMM'ye 3 kez başkanlık yapan kişi'' unvanını aldı.

TBMM'de en uzun süre başkanlık görevini 11 yıl 5 aylık süre ile Abdülhalik Renda (1.3.1935 - 5.8.1946) yürüttü. İsmet Sezgin ise TBMM'ye (18.10.1995 - 8.1.1996) tarihleri arasında 2,5 ay süre ile başkanlık yaptı. Yıldırım Akbulut ve Hüsamettin Cindoruk, TBMM'de iki dönem üst üste başkanlık görevinde bulundular
.



yıldrım akbulut, yıldırım akbulut hayatı ,yıldırım akbulut başkanlık dönemi , yıldırım akbulut kişiliği
Read More

Saim Bülend Ulusu Hayatı

Saim Bülend Ulusu

Saim Bülend Ulusu 1921 yılında İstanbul’da doğmuştur. 1 Mayıs 1940 tarihinde girdiği Deniz Harp Okulu'ndan 15 Ekim 1941 tarihinde asteğmen rütbesi ile mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından, muhriplerde branş subaylığı, bölüm amirliği ve çeşitli karargah görevlerinde bulunmuştur. 1955 yılında Deniz Harp Akademisi’nden mezun olmuştur. Daha sonra sırasıyla TCG Gaziantep Komutanlığı, çeşitli karargah görevleri ve II. Muharip Filotilla Komodorluğu görevininin ardından 1964 yılında tuğamiralliğe terfi etmiştir.
Bu rütbede Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Daire Başkanlığı, mayın filosu komutan vekilliği görevlerinde bulunmuş ve 1967 yılında tümamiralliğe terfi etmiştir. Tümamiral olarak Harp Filosu Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. 1970 yılında koramiralliğe terfi etmiştir. Koramiral olarak Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı ve Donanma Komutanlığı görevlerini deruhte etmiş ve müteakiben 1974 yılında oramiralliğe terfi etmiştir.
Oramiral olarak yüksek askeri şura üyeliği, milli savunma bakanlığı müsteşarlığı görevlerinde bulunmuştur. 1977 - 1980 yılları arasında deniz kuvvetleri komutanlığı görevini yaptı. 1980 Ağustos ayında ordudan emekli oldu.
12 Eylül 1980 Askeri müdahalesi üzerine hükümeti kurmakla görevlendirildi. Yeniden serbest seçimlerin yapıldığı 1983 yılına değin Başbakanlık yaptı. 1983 seçimlerinde XVII. Dönem İstanbul Milletvekilliği yaptı.
Evli ve bir çocuk babasıdır.

Ödülleri

  • Türk Silâhlı Kuvvetleri Üstün Hizmet Madalyası,
  • Tunus Devlet Başkanlığından Üstün Liyakat Madalyası,
  • A.B.D. Savunma Bakanlığı Üstün Hizmet Madalyası.

saim ulusu hayatı , saim ulusu , saim ulusu ödülleri , saim ulusu askerlik hayatı
Read More

Sadi Irmak'ın Hayatı

sadi irmak.jpgSadi Irmak'ın Hayatı

Eski başbakan ve Atatürk Araştırma Merkezi Bilim Kurulu üyesi. 

1904 yılında Seydişehir'de doğdu. İlköğrenimini, Seydişehir Rüştiye Mektebi ve Konya Sultanisi'nde gördü. Öğrenimlerini birincilikle bitirip, kazandığı sınavla biyoloji öğretmeni oldu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Bölümüne girdi.

1923 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Bölümünde öğrenci iken, Cumhuriyet hükümetinin yeni kadrolar kazanmak amacıyla yurt dışında öğrenim görmek üzere açılan sınavı kazanarak (150 kişi arasından seçilen 11 kişiden biri olarak) Berlin Üniversitesinde hükümet hesabına tıp ve biyoloji öğrenimi görüp 1929 yılında en iyi dereceyle tıp doktoru oldu. 1930 yılında Hagen ve Duesseldorf hastanelerinde bir süre asistan olarak çalıştı. Üniversite Reformundan sonra 1933 yılında İstanbul Tıp Fakültesi doçentliğini kazandı ve 1940 yılında fizyoloji profesörü oldu.

Daha sonraki yıllarda siyasi hayata atıldı ve 1943 yılında Konya milletvekilliğine seçildi. 7 Haziran 1945'te Türkiye'nin ilk çalışma bakanı oldu. Çalışma bakanlığından 1947'de istifa ederek CHP İstanbul Parti müfettişliğine atandı ve bu görevini CHP 1950'de seçimleri kaybetmesine kadar götürdü. Bu tarihten sonra bir süre siyasetten uzaklaşıp tekrar üniversiteye döndü. Münih Üniversitesinde ve daha sonra İstanbul Tıp Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1956'da fizyoloji ordinaryüs profesörü seçildi.

Sadi Irmak, 1972'de kurucusu olduğu Atatürk Enstitüsünün başkanlığına getirildi. 1974'de cumhurbaşkanlığı kontenjanından Cumhuriyet Senatosu üyesi seçilmesiyle tekrar siyasi hayata döndü. Aynı yıl CHP'nin Milli Selamet Partisi (MSP) ile kurduğu koalisyon hükümetinin istifasından sonra 17 Kasım 1974'te partilerüstü hükümeti kurmakla görevlendirildi ve 31 Mart 1975'e kadar 38. hükümetin başbakanlığını yaptı. 12 Eylül 1980 harekatından sonra Konya üyesi olarak Danışma Meclisine katıldı ve 27 Ekim 1981-1 Aralık 1983 tarihleri arası bu meclisin başkanlığını meclis kapanana kadar yaptı. Sadi Irmak'tan sonra Süleyman Demirel başbakanlık yapmıştır. Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti konusunu kapsayan birçok eseri ve makalesi bulunmaktadır. 11 Kasım 1990'da İstanbul'da vefat etti.


sadi ırmak , sadi ırmak hayatı , sadi ırmak başkanlık dönemi , sadi ırmak eğitimi
Read More

Bülent Ecevit Hayatı

                                                        Bülent Ecevit Hayatı

1925'te İstanbul'da doğdu. 1944 yılında İstanbul Amerikan Koleji'ni bitirdi. 1944'te çalışma yaşamına girdikten sonra, işten ayırabildiği zamanlarda Ankara Üniversitesi'nde İngiliz dil ve edebiyatı, Londra Üniversitesi'nde Sanskrit, Bengalce, sanat tarihi bölümlerine devam etti. 1957'de de ABD' de Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay incelemelerde bulundu. 1944'te Ankara'da Basın-Yayın Genel Müdürlüğü'ne İngilizce çevirmeni olarak girdi. 1946-50 arasında Londra'da Türk Basın Ateşeliği'nde çalıştı. 1950-60 arasında "Ulus" gazetesinde, ve "Ulus"un kapatıldığı yıllarda "Yeni Ulus" ve "Halkçı" gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1954 sonu ile 1955 başlarında ABD"de, Kuzey Carolina'da yayınlanan "Winston-Salem" gazetesinde konuk gazeteci olarak görev yaptı. 1965'de "Milliyet" gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1950'lerde "Forum" dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1972'de aylık "Özgür İnsan", 1981'de haftalık "Arayış", 1988'de aylık "Güvercin" dergilerini çıkarttı. 1957-1980 arasında, önce Ankara, sonra Zonguldak'tan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Milletvekili oldu. 1960-61'de Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1961-65 yılları arasında Çalışma Bakanlığı yaptı. 1966'da, CHP Genel Sekreterliğine getirildi. 1971'de Partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak bu görevinden ayrıldı. 1972 Mayısında CHP Genel Başkanlığına seçildi. 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonunun başbakanı oldu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşti. 1977'de bir azınlık hükümeti kurdu fakat güvenoyu alamadı. 1978'de, Partisinin TBMM'de çoğunluğu bulunmamakla beraber, bazı bağımsız üyelerin ve küçük partilerin katkısıyla bir hükümet kurdu. Bu Başbakanlık dönemi 21 ay sürdü. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra, askeri yönetime karşı çıkışları nedeniyle üç kez hapse mahkum oldu.
Bülent Ecevit, yasaklı döneminde, eşi Rahşan Ecevit başkanlığında kurulan Demokratik Sol Partinin kuruluşuna katkıda bulundu. 1987'deki halkoylamasıyla, siyasal haklarına yeniden kavuşunca, DSP Genel Başkanlığına Bülent Ecevit seçildi. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde Partisi iyi sonuç alamayınca bu görevden ayrıldı. Fakat 1989 başlarında, yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı bir sırada Genel Başkanlık boşalınca toplanan Olağanüstü Kurultay'da yeniden Genel Başkan seçildi. 1991 seçimlerinde de Zonguldak'tan milletvekili seçildi. 28 Şubat sürecinden sonra oluşan siyasal kaosta azınlık hükümeti kurma görevi verildi ve 70 milletvekili ile başbakan oldu. 18 Nisan 1999 yılında yapılan genel seçimlerde partisini birinci parti yaparken, MHP ve ANAP ile ortak hükümet kurdu ve bu hükümetin başbakanı oldu.

GATA’da 18 Mayıs 2006’dan bu yana tedavi gören eski Başbakan Bülent Ecevit, 05 Kasım 2006 günü saat 22.40’da hayata veda etti. 28 Mayıs 1925’te İstanbul’da doğan Bülent Ecevit 81 yaşındaydı. Ecevit’in solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı. Ecevit’in vefatı ilk kez özel Doktoru Mücahit Pehlivan tarafından kamuoyuna duyurulurken, GATA’dan yapılan açıklamada eski başbakanın solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi.


bülent ecevit hayatı , bülen ecevit görev süresi , bülent ecevit başkanalık dönemi
Read More

Naim TALU (1919- ) Hayatı

                        Naim TALU (1919- ) Hayatı

1919 yılında İstanbul’da doğdu. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Bir süre Sümerbank’ta çalıştıktan sonra 1946’da Merkez Bankası’na geçti. 1966 yılında vekâleten Genel Müdürlük yaptığı bu kuruluşta 1967 yılında Genel Müdür oldu. 1970 yılında Merkez Bankasının yeniden örgütlendirilmesi üzerine Bankanın ve İdare Meclisinin Başkanlığına getirildi.
2. Erim Hükûmeti’nde Ticaret Bakanı olarak siyasi hayata girdi. Melen Hükûmeti’nde de yerini korudu. 1972 yılında Ticaret Bakanı iken zamanın Cumhurbaşkanı Sunay tarafından Senato Üyeliğine atandı. Melen Hükûmeti çekilince Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Adalet Partisi’nin gösterdikleri ortak aday olarak 36. T.C. Hükûmeti’ni kurdu.
1973 seçimleri bu hükûmet zamanında yapıldı ve seçimden sonra hiçbir partinin tek başına hükûmet kurmağa yeterli çoğunluğu sağlayamaması üzerine Talu kabinesi Şubat 1974’e kadar işbaşında kaldı. Bülent Ecevit başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisi–Millî Selamet Partisi koalisyonunun gerçekleşmesi üzerine Talu görevi Ecevit’e devretti. 1976 yılında Kontenjan Senatörlüğü sona erdi.
İngilizce bilen Naim Talu evli ve 2 çocuk babasıdır.
Başbakanı Olduğu Hükûmetler ve Görev Zamanları


36. T.C. Hükûmeti 15.04.1973 26.01.1974


naim talu , naim talu hayatı , naim talu görev süresi
Read More

Ferit Sadi Melen (1906 - 3 Eylül 1988) Hayatı


                                                 Ferit Sadi Melen (1906 - 3 Eylül 1988) Hayatı

Ferit Sadi Melen (1906 - 3 Eylül 1988), Türkiye eski başbakanı.
1906'da Van'da doğdu. İlk ve ortaokulu Van'da bitirip, 1928'de Bursa Erkek Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girerek Temmuz 1931'de diploma aldı. 26 Ağustos 1931'de Bursa Maiyet memurluğunda devlet hizmetine girdi. 25 Ekim 1932'de Maliye Müfettiş Yardımcılığına atandı. 1 Ocak 1936'da Dördüncü Sınıf, 14 Temmuz 1939'da Üçüncü Sınıf, 26 Ocak 1940'ta İkinci Sınıf ve 28 Ocak 1943'te Birinci Sınıf Müfettişliğe terfi etti. Askerliğini asteğmen olarak 1 Mayıs 1940-27 Kasım 1941 tarihleri arasında yaptı. Bir yıl süre ile Fransa Maliye Bakanlığı Örgütünde inceleme yapmak üzere Paris'e gönderildi. 29 Kasım 1943'te Vasıtalı Vergiler Genel Müdürü oldu. 30 Haziran 1946'da Gelirler Genel Müdürlüğüne getirildi.
9. Dönem seçimlerinde Van Milletvekilliğine seçildi, dönem sonunda yasama etkinliğine ara vererek serbest mali müşavirlik yaptı. 30 Eylül 1959'da emekliye ayrıldı. XI. Dönemde tekrar Van Milletvekili seçildi. 1961 Kurucu Meclisinde Van İli Temsilcisi olarak bulundu. IX. ve X. İnönü Kabinelerinde, Parlamento dışından, Maliye Bakanı olarak yer aldı. 7 Haziran 1964 - 14 Ekim 1979 tarihleri arasında Cumhuriyet Senatosu Van Üyeliği yaptı. 1967'de CHP'den istifa ederek Güven Partisi kurucuları arasında yer aldı. I. ve II. Erim Hükümetlerinde 26 Mart 1971'den 22 Mayıs 1972 tarihine kadar Milli Savunma Bakanlığı görevinde bulundu. 22 Mayıs 1972'de Başbakanlık görevini üstlendi. IV. Demirel Hükümetinde 31 Mart 1975'de tekrar Milli Savunma Bakanlığı görevine getirildi. 12 Temmuz 1980'de Cumhurbaşkanınca, Cumhuriyet Senatosu Üyeliğine seçildi. Bu görevi 12 Eylül 1980'de sona erdi. 1983 Genel Seçimlerinde bir kez daha Van Milletvekili seçildi.
3 Eylül 1988'de Ankara'da vefat etti, Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi. 23. dönem İstanbul milletvekili Mithat Melen'in babasıdır.
Van'da bulunan Havalimanı ismini taşımaktadır.


ferit melen , ferit melen hayatı ,ferit melen eğitim hayatı
Read More

Nihat Erim Hayatı


                                                              Nihat Erim Hayatı

Nihat Erim;
hukukçu, öğretim üyesi, siyaset adamıdır. (Kandıra 1912-îstanbul 1980)
Galatasaray Lisesi’ni, 1936′da
İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1936-1939 arasında Paris
Hukuk Fakültesi’ni doktora yaptı. Yurda dönüşünde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1939′da doçent, 1942′de profesör oldu. Fakültedeki görevinin yanı sıra 1943′te Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanlığı görevini yürüttü. 1945′te San Francisco’da Birleşmiş Milletler’in kuruluş konferansına katılan Türk delegeleri içinde yer aldı. 1946 Seçimleri’nde Kocaeli’nden bağımsız milletvekili seçildi. Kısa süre sonra CHP’ye girdi. 1948-1950 arasında bayındırlık bakanlığı, başbakan yardımcılığı yaptı. 1950′de CHP muhalefete düşünce partinin organı olan Ulus gazetesinde yayın danışmanı ve başyazar olarak görevlendirildi. Yeni Ulus ve Halkçı gazetesini çıkarttı.

1956′da Londra’da Kıbrıs ile ilgili olarak düzenlenen görüşmelere katıldı. Aynı yıl seçildiği Avrupa İnsan Hakları Komisyonu üyeliği 1962′ye kadar sürdü. 1959′da imzalanan Zürich ve Londra antlaşmalarının ardından Kıbrıs Anayasası’nı hazırlamak için oluşturulan Türk Kurulu’nun başkanlığını yaptı. 27 Mayıs 1960′tan sonra Kurucu Meclis’e üye olarak katıldı. 1961′de yeniden politikaya atılarak CHP’den Kocaeli milletvekili seçildi. 1970′e kadar Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’ yi temsil etti ve 1968 -1970 arasında Konsey’in Başkan Yardımcılığını yaptı. 12 Mart 1971′de Silahlı Kuvvetler’ in verdiği muhtıradan sonra partilerüstü bir hükümet kurmakla görevlendirildi. Bu görevi kabul ederek 10 Ekim 1971′de CHP’den ayrıldı ve Cumhurbaşkanlığı kontenjanından Cumhuriyet Senatosu üyeliğine atandı. Birinci Erim Hükümeti 29 Mart – 3 Aralık 1971, ikinci Erim Hükümeti 11 Aralık 1971-17 Nisan 1972 tarihleri arasında görev yaptı. Bir dönem Cumhurbaşkanlığı kontenjan senatörü olarak TBMM’de görev yaptıktan sonra politikadan çekildi. 1 Temmuz 1980′de dört terörist tarafından İstanbul Dragos’ta öldürüldü.

Başlıca eserleri: 
Le Positivisme Juridique et le Droit Internatonal (Hukuk Pozitivizmi ve Devletler Hukuk Pozitivizmi ve Devletler Hukuku) 1939, Siyasi Tarih ve Devletlerarası Hukuk Metinleri (1953), Kıbrıs (1956-1965 Kıbrıs Anılan ve Gözlemleri) 1975 ve benzeri.


nihat erim , nihat erim hayatı, nihat erim eserleri , nihat erim eğitim hayatı ve kişiliği 
Read More

Suat Hayri Ürgüplü Hayatı

                                                      Suat Hayri Ürgüplü Hayatı

Galatasaray Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1926 yılında bitiren Suat Hayri Ürgüplü Çeşitli devlet hizmetlerinde bulundu.
Türk-Yunan Ahali Değiş-Tokuşu mahkemelerinde çalıştı.İstanbul Ticaret Mahkemesi yargıçlığında bulundu (1929-1932).
1939 ve 1943'te Kayseri Milletvekili seçildi. 2. Şükrü Saracoğlu kabinesinde Gümrük ve Tekel Bakanı oldu.
Bakanlığında kahve ithalatı konusunda yolsuzluklar olduğu yolunda dedikodular çıkınca örnek bir davranışta bulundu:
Adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili, bakanlığımda bir komisyon kurulmuştur. Bu teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için, benim, bu bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir; aksi halde, komisyonu etkilerim, sağlıklı bir karar oluşmaz. O nedenle, siyasi ahlak gereği, bakanlıktan istifa ediyorum
Yüce divanda yargılanarak aklandı ve siyasi hayatına geri döndü. 1965'te kurulan hükumetin başbakanı olarak devam etti.
1950'de tekrar parlamentoya dõndü. 1952 yılına kadar Kayseri Milletvekilliği yaptı. Avrupa İstişari Meclisi'nde başkan yardımcılığı görevinde bulundu.
1952'de parlamentodan ayrılarak Bonn Büyükelçiliği'ne getirildi. 1955'te Londra, 1959'da Washington, 1960'da ise Madrit Büyükelçiliğine atandı. 1961 seçimlerine katılarak Kayseri Senatörü seçildi. Cumhuriyet Senatosunun ilk başkanı oldu. Bu görevi tamamladıktan sonra 1965 yılında partilerüstü hükümetin başkanlığını yaptı. 1966'da kontenjan senatörü seçildi. 1972'ye kadar bu görevde kaldı.
Fransızca, İngilizce ve Almanca bilen Suat Hayri Ürgüplü, evli ve 1 çocuk babasıdır. Ürgüplü, 1981 yılında İstanbul'da vefat etti.

suat hayri ürgüplü,suat hayri ürgüplü hayatı,suat hayri ürgüplü eğitim hayatı ve kişiliği
Read More

Adnan Menderes Hayatı


                                    Adnan Menderes Hayatı

 Adnan Menderes 1.1.1899
1899'da, Aydınlı toprak ağası varlıklı bir çiftçinin oğlu olarak doğdu. Büyük babası Hacı Ali Paşa Konya'dan Tire taraflarına göç etmiştir. İbrahim Ethem Bey'le, Tevfika Hanım'ın oğludur. Kızkardeşi Melike küçük yaşta ölmüştür. I. Dünya Savaşı öncesinde önce Karşıyaka'da forvet, daha sonra Altay'da kalecilik olmak üzere futbol oynadı. İlkokuldan sonra, İzmir Amerikan Koleji'nden mezun oldu. I. Dünya Savaşı'nda yedeksubay eğitimi gördü, fakat hastalandığı için cepheye gidemedi. İstiklal Savaşı'na katıldı ve İstiklal Madalyası aldı. İzmir'in ünlü ailelerinden, Evliyazade Fatma Berin Hanım'la evlenmiş, ondan Yüksel, Mutlu, Aydın olmak üzere üç oğlu olmuştur. Milletvekili seçildikten sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam etti ve 1935 yılında mezun oldu.

Aydın'da, 1930'da, kısa süreli Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın bir kolunu organize etti. Partinin kendini feshetmesinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçti. Daha sonra 1931 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nden Aydın milletvekili seçildi. Atatürk'ün ölümünden sonra İnönü CHP'nin başına geçince İnönü'nün bütün üretim araçlarını devletleştirme faaliyetlerine karşı çıktı.Menderes en sert çıkışını ise çiftçiyi topraklandırma yasası görüşülürken yaptı. Mevcut tasarı'nın 6. maddesi devlet elindeki topraklarla birlikte o bölgedeki toprak ağalarının elindeki toprakların tarıma elverişli yerlerde 5.000 dekardan elverişsiz yerlerde ise 2.000 dekardan fazlasının kamulaştırılıp köylüye dağıtılmasını öngörüyordu.

Menderes (Menderes' in kendisi de bir toprak ağasıydı.Aydın'daki 30.000 dönümlük Çakırbeyli Çiftliği Menderes' e dedesinden kalmıştı.) ve diğer bazı milletvekilleri, özel mülkiyete tecavüz edilmek istendiğini belirterek bu tasarıya karşı çıktılar. Bu tasarı üzerine Menderes, Türkiye'de zaten tüm arazilerin %70'ten fazlasının Devletin mülkiyetinde olduğunu ve İsmet Paşa'nın geriye kalan özel mülkleri de devletleştirerek Sovyetler Birliğindeki gibi tarımı kolhozlaştırmak istediğini açıklayarak üç arkadaşıyla birlikte dörtlü takriri verdi. Dörtlü takrir olayı ve parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP'den ihraç edildi.

7 Aralık 1945'te, CHP'den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti'yi kurdu. 1947'de yapılması gereken seçimler CHP tarafından bir yıl öne alındı. Bu seçimleri CHP %85 oy oranı ile kazandığını ilan etti ancak seçimlerde "açık oy gizli tasnif" usulü uygulandığı için seçimlerin şaibeli olduğu iddia edildi.1946 seçimlerinden sonra muhalefet ve iktidarın arasında şiddetli kavgalar görülmeye başladı. DP ve CHP'nin arası günden güne geriliyordu. Ancak cumhurbaşkanı İsmet İnönü 12 temmuz 1947'de yayımladığı 12 Temmuz Beyannamesi ile CHP içindeki sertlik yanlılarını durdurdu. Muhalefete karşı sert bir tutum takınan başbakan Recep Peker istifa etti. Demokrat Parti genel başkanı Celal Bayar da, dönemin "Milli Şef"i İsmet İnönü'nün demokratik seçimlere izin vermesini sağlamak için "Devr-i Sabık yaratmayacağız" dedi (yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız). Bunun üzerine bazı DPliler partilerinden istifa ederek, 19 Temmuz 1948'de Mareşal Fevzi Çakmak önderliğinde, Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisi'ni kurdular.

1950 yılında seçimlerden önce Seçim Yasası da değiştirilerek seçimlerde yargı güvencesi ve "gizli oy - açık tasnif" sistemi getirildi.14 Mayıs 1950'de yapılan seçimlerde DP %52, CHP ise %40 oy aldı. DP 12 puan farkla kazanmıştı ancak seçimde kullanılan Çoğunluk Sistemi nedeniyle DP 408, CHP ise sadece 69 milletvekili çıkardı. TBMM başkanlığına Refik Koraltan, cumhurbaşkanlığına DP genel başkanı Celâl Bayar seçildi. Yeni cumhurbaşkanı Celâl Bayar Menderes'i başbakan olarak görevlendi. Aslında pek çok kişi bu görev için Fuad Köprülü'nün getirilmesini bekliyordu. Yeni hükümet 22 Mayıs'ta göreve başladı. Köprülü bu kabinede dışişleri bakanı oldu. Adnan Menderes'in 10 yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu. 1. Menderes Hükümetinin ilk icraatı fazla masraf olduğu gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. Menderes döneminde, paralara mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulamasını kaldırılmış, İsmet İnönü yerine tekrar ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün resimleri basılmaya başlanmıştır.

Daha sonra, o döneme kadar Türkçe okunan ezanın Arapça okunması serbest bırakıldı. Yeni kurulan DP hükûmeti, 6 Haziran 1950'de, askeri darbe planladıkları gerekçesiyle başta Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye sevk etti.

1951 yılında Menderes hükümeti Türkiye'nin Kore Savaşı'nda Birleşmiş Milletler kuvvetlerine Türk Tugayı ile katılmasına karar vererek CHPliler tarafından çok tartışılan bir karara imza attı. Bu, aslında Türkiye'nin Soğuk Savaş'ta Batı Bloğu tarafında yer aldığını göstermek için yaptığı bir siyasi manevraydı. Bunun neticesinde, Türkiye 1952'de NATO'ya tam üye olarak kabul edildi. Aynı yıl NATO'nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kuruldu. Bu tarihe kadar askeri savunmanın geliştirilmesi için çok büyük kaynaklar ayrılmasına rağmen, askeri teknolojide ileri ülkelerin Türkiye'ye Milli Şeflik düzeni dolayısıyla silah satmayı reddetmesi yüzünden Türk Silahlı Kuvvetleri modernize edilememişti. 2. Dünya savaşı çıktığında ordu Verdun Savaşı artığı Fransız toplarıyla ve Sovyetler Birliğinden Moskova Antlaşması gereğince Batum'un onlara verilmesi karşılığında 1920li yıllarda gelen tüfeklerle donatılmıştı. Sadece 2 zırlı birlik vardı ve ordu Çakmak Hattı'nı Çatalca'ya kadar çekmişti çünkü Trakya daha geniş olduğu için savunulamıyordu. Türk ordusunun modernizasyonu ancak 1952 yılında Türkiye NATO'ya kabul edildikten sonra başlayabildi.

1953 yılında CHP'nin tek-parti iktidarı sırasında edindiği malları haczedildi ve hazineye aktarıldı. Halkevleri kapatıldı ve Köy Enstitüleri Öğretmen Okullarına dönüştürüldü.
1950-1954 yıllarında Türkiye ekonomide kalkınma dönemine girdi. Bu dönemde serbest piyasa ekonomisine geçişe hız verildi. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. Yabancı sermayeyi teşvik yasası çıkarıldı. Gelen krediler özellikle tarım alanında kullanmaya başlandı. Tarımda makineleşme çalışmaları yoğunlaştırıldı. Marshall Planı'nın da katkısıyla ülkede yeni sanayi tesisleri kuruldu. Örneğin, yassı çelik (sac) imal eden Ereğli Erdemir Demir-Çelik Tesisleri bu tesislerden biriydi. 1954 yılında Türkiye Vakıflar Bankası kuruldu. Bu dönemde Türkiye'nin gayri safi milli hasılası yılda ortalama %9 oranında büyüdü.

2 Mayıs 1954 tarihinde yapılan seçimlerde DP büyük bir zafer kazandı. Oyların % 57'sini alarak iktidarını tek başına devam ettirdi. Bu oy oranı, 150 yıldan beri fasılalarla batılılaşmaya, modernleşmeye ve demokrasiyi uygulamaya çalışan Türkiye tarihinde demokratik bir seçimde bir siyasi parti tarafından ulaşılan en yüksek orandı ve bir daha da bu orana ulaşılamadı. DP 502, CHP %35,9 oy oranı ile 31, CMP %4 oy oranı ile 5, bağımsızlar 3 millatvekili çıkardı. 17 Mayıs'ta Menderes 3. kabinesini açıkladı. Bu kez kendisine daha yakın isimleri bakan olarak seçmişti çünkü önceki 4 yıl içinde İçişleri Bakanı 5, İşletmeler Bakanı 5, Çalışma Bakanı 5, Ulaştırma Bakanı 4, Gümrük ve Tekel Bakanı 4 kez değişmişti.

1955 yılında ekonomide tıkanmalar başlamıştı. Dış borçlar giderek artıyordu, ödeme dengesi bozulmuştu, döviz girişi yeterli değildi. Bu durum ülkede çeşitli sıkıntılara neden olmaya başladı. DP meclis grubunda ekonomik gelişmeler nedeniyle huzursuzluk giderek artıyordu. Yine bu dönemde Birleşik Krallık'ın, egemenliği altında bulunan Kıbrıs'tan yeni düzenlemeler yaparak çekilmek istemesi üzerine 29 Ağustos 1955'de Londra'da Yunanistan, Birleşik Krallık ve Türkiye arasında 3'lü görüşmeler başladı. Görüşmelerin 1. turunda hiçbir sonuç alınamadı. Yunanistan adanın kendi kaderini kendisinin belirlemesi gerektiğini, Birleşik Krallık 3'lü bir askeri yönetimi, Türkiye ise statüko bozulacaksa adanın kendisine verilmesini istiyordu.

Bu arada Kıbrıs'ta 1 Nisan 1955'te faaliyete geçen ve Kıbrıslı Türklere saldırmaya başlayan, Türk köylerini yakıp yıkan, EOKA'ya karşı, Türk halkının savunmasını yapacak bir örgütlenme ihtiyacı duyan Kıbrıs Türkleri, çeşitli küçük mukavemet grupları oluşturmuştu. 27 Temmuz 1957'de Adnan Menderes'in talimatı ile Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) Fatin Rüştü Zorlu ve Korgeneral Daniş Karabelen'in önderliğinde Rıza Vuruşkan, Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından Lefkoşa�da Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu. Menderes tarafından örtülü ödenek'ten finanse edilen TMT, küçük grupları birleştirerek, tüm Kıbrıs adasına yaygın, her Türk köyünde varlık gösteren, Rumların EOKA örgütüne karşı çarpışan güçlü bir mukavemet teşkilatı olmuştur.

Bebek Davası: Doktorunu, sanatçı Ayhan Aydan'dan doğan gayri meşru çocuğunu öldürmeye azlettirmek (Milli Birlik Komitesi başkanı Cemal Gürsel davanın kapalı oturumda yapılmasını istemiş ancak mahkeme eddetmiştir).
Örtülü Ödenek Davası: Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmekten yargılandı. 13 oturum sürdü ve 2 şubat 1961 de suçlu olduğu yönünde karar bağlandı. Mahkeme 10 yıllık Örtülü Ödenek kayıtlarını istedi. Menderes bu dava sonucunda 4 877 780 lirayı zimmetine geçirmekten suçlu bulundu ve paranın tahsili için Aydın'daki arazilerine el kondu. Örtülü ödenek davası konuşulurken savunma tarafı, Amerikan gizli servisinin Türk istihbarat servisine para vererek Menderes'in telefonlarını dinletirecek kadar teşkilata hakim olduğunu iddia etti. Menderes ve Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur, suçlunun o dönemin istibarat müsteşarı Behçet Türkmen olduğunu iddia etti.
6-7 Eylül Olayları: 6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde olarak müdahele etmemek,
Vatan Cephesi: Kurulan bir örgütü başka bir sınıf üzerinde baskı aracı olarak kullanmak,
Vinileks firmasına Bankadan kredi verdirmek,
İstanbul'da pek çok vatandaşın evini, parasını geciktirerek ya da hiç ödemeden istimlak etmek,
Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,
Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,
Döviz Yasası'nı ihmal etmek,
Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,
Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek
Kırşehir'in haksız olarak ilçe yapılması,
Yargı bağımsızlığının ihlali,
1954-1957 seçimlerinin kanuna aykırı olarak değiştirilmesi,
Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması,
CHP'nin tek-parti döneminde edindiği mallarına "haksız" yere el konulduğu iddiaları,
CHP'nin darbe tahriki yaptığı iddialarını soruşturmak üzere TBMM'de Tahkikat Komisyonu kurarak Anayasa'nın ihlal edildiği iddiası.
Menderes, 13 ayrı davadan yargılandı ve Bebek Davası dışındaki bütün davalardan suçlu bulundu.

İDAMI
27 Mayıs darbesini yapan cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı 9 ay 27 gün süren yargılama süreci sonunda ise 14 kişinin idamına, 31 kişinin ömür boyu hapse mahkum edilmesine karar verdi. Geri kalan 418 sanığa ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları veya beraat kararı verildi.

Amerika Birleşik Devletleri başkanı Kennedy, Fransa cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, Birleşik Krallık Kraliçesi II. Elizabeth, Almanya Başbakanı Konrad Adenauer, Pakistan devlet başkanı Muhammed Eyüb Han, ve İran şahı Muhammed Rıza Pehlevi, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi'ne defalarca çağrıda bulundular. Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celâl Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.

Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de, Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda öğlen 13:21'de idam edildi. 



adnan menderes , adnan menderes hayatı , adnan menderes mektubu , adnan menderes eğitim hayatı,adnan menderes idamı
Read More

Şemsettin Günaltay Hayatı

                                                            Şemsettin Günaltay Hayatı

Osmanlı’nın son döneminde yetişen Şemsettin Günaltay, Cumhuriyet devrinin önemli bir tarihçisi ve devlet adamıdır.
1883 yılında şimdiki adı Kemaliye olan Eğin’de doğdu. Babası müderris İbrahim Edhem Efendi, annesi Sâliha Hanım idi. Küçük yaşta İstanbul’a gelerek önce Üsküdar’da Ravza-i Terakki Mektebi’nde, sonra Vefa İdâdîsi’nde okudu.
Arkasından, Cumhuriyet devrinde adı ‘Yüksek Öğretmen Okulu’ olarak değiştirilecek Dârülmuallimîn-i Âliye’ye devam ederek, 1905’te bu okulun Fen Şubesi’nden birincilikle mezun oldu.
Bu arada, özel olarak Arapça ve Farsça derslerine devam ederek dinî ilimlerde kendisini yetiştirdi. Ayrıca Fransızca öğrendi.
Meslek hayatına İstanbul Dârüşşafaka’da ‘Hendese Muallimliği’ (geometri öğretmenliği) ile başlayan Mehmet Şemsettin, daha sonra Kıbrıs İdâdîsi’nde müdür muavinliği ve müdürlük yaptı.
Başarılı bir öğretmen ve iyi bir idareci olan Şemsettin, tabii ilimler okumak üzere Maarif Nezâreti tarafından 1909’da İsviçre’nin Lozan Üniversitesi’ne gönderildi.
Bir yıl sonra yurda döndükten sonra, bu defa Midilli İdâdîsi’nde ve İstanbul Gelenbevi İdâdîsi’nde müdürlük yaptı. İstanbul Dârülfünunu’nda yapılan 1915 reformu sırasında Edebiyat Fakültesi’nde Türk Tarihi ve Medeniyet Tarihi müderrisi olan Mehmet Şemsettin aynı zamanda dönemin en yüksek medresesi sayılan Süleymaniye Medresesi’nde de Dinler Tarihi müderrisi idi.
1919’da ise Edebiyat Fakültesi İslâm Kavimleri Tarihi ve Süleymaniye Medresesi İslâm Felsefesi müderrisliklerine tayin olundu...

Şemsettin Günaltay 1924’te Dârülfünun İlahiyat Fakültesi’nde İslâm Tarihi ve Fıkıh Tarihi müderrisi ve aynı zamanda ‘Fakülte Sekreteri’ olmuştu. Ertesi yıl bu fakültede Dekanlık görevine getirildi.
Tarih Müderrisi Mehmet Şemsettin, meslek hayatına başlar başlamaz, siyasetle de ilgilenmiş ve çeşitli devlet işlerinde çalışarak, Başbakanlık makamına kadar yükselmiştir.
O, daha 1915’te İttihat ve Terakkî Fırkası’ndan Ertuğrul (Bilecik) mebusu seçilerek Meclis’e girmiş ve böylece siyasî hayata atılmıştı. Bu görevi Meclis-i Mebusan’ın kapatıldığı 1920’ye kadar sürdü. Bu sırada Dârülfünun’un ıslahat çalışmalarında da görev alan Mehmet Şemsettin, Mütareke günlerinde, İstanbul Darülfünunu’nda millî davayı kuvvetle savunan ve gençlere yol gösteren başlıca hocalardan biri idi.
1918’de Meclis-i Mebusan idare memuru oldu. I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve harp sorumlusu olarak İttihat ve Terakkî ileri gelenlerini sorgulayan Divan-ı Harp komisyonunda yer aldı.
1920’de Teceddüd Fırkası’nın kurucuları arasında bulunan Mehmet Şemsettin, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin İstanbul teşkilâtında da görevli idi. Bu sırada Mustafa Kemal’in emriyle İstanbul’da Cumhuriyet Halk Partisi teşkilâtını kurmaya memur edildi.
Daha sonra Kuvâ-yi Milliye içinde bulunan ve İstanbul Belediye Meclis Üyeliği ve Reis Vekilliği’ne seçilen Günaltay’ın siyasî hayatının ikinci devresi ise, 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası Sivas Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki görevi ile başladı...

Şemsettin Günaltay, siyasî hayatının yanı sıra, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli bir ilim adamı idi. Siyaset ile ilim adamlığını beraber yürüten Günaltay, Mustafa Kemal’in isteği ile, 1931’de ‘Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’ adıyla kurulup 1933’te ‘Türk Tarih Kurumu’ adını alan kurumun kuruluşundan itibaren kurucu üyesi olmuş ve 1941’de bu kurumun başkanlığına seçilerek bu görevini vefat etmiş olduğu 1961’e kadar, 20 yıl sürdürmüştür.
Şemsettin Günaltay, fen ve tabii ilimler öğrenimi gördüğü halde, tarihçi olmayı tercih etmiş ve çalışmalarını bu alana yöneltmişti. Daha ilk görev yıllarında iken İslâm düşüncesi ve tarihi üzerine yazılar yazmaya başlayan Günaltay, bu yöndeki makalelerini 1909 yılından itibaren ‘Sırât-ı Müstakîm’ ve daha sonra ‘Sebilürreşad’ adlı haftalık dergilerde yayımlamış ve böylece dönemin modern İslâmcıları arasında yer almıştı.
Ancak o, Batı kültürü ile temasından kazanmış olduğu tenkit ruhu ile hareket ederek ‘Modernist İslâmcı’ sıfatı ile, aşırı İslâmcılardan ayrılmıştı. Nitekim o, yazılarında İslâmiyet’in ilerlemeye engel olmadığı gerçeğini ısrarla dile getiriyordu ve “eğer Türkler İslâm camiasına girmemiş olsalardı, İslâm medeniyeti vücut bulmaz, o derece inkişaf etmez, o derece geniş iklimlere dağılmazdı” diyordu.

Önceleri daha çok felsefe ağırlıklı yazılar yazan Günaltay bir süre sonra sosyal konulara yönelmiş ve 1911’de kurulan Türk Ocağı’nda tarih dersleri ve konferanslar vermeye başlamıştır.
Onun tarihçi olması ve İslâmcı görüşte yer almasında Ziya Gökalp’in de etkisi vardı. (...) Günaltay, yanlış inançlar ve gerici fikirlerle bunalmış olan İslâm âlemini uyandırmak gayesi ile yazmış olduğu bu eserinde Türk milletinin fikrî çöküşüne Cinci Hoca, Seyit Mustafa gibi dar görüşlü ve fanatik kimselerin sebep olduğunu belirtmiş; buna karşı yalnız ilimle ve çağdaş düşünce ile donanmış olan bir İslâmlığın kurtarıcı olabileceğini ileri sürmüştür. (...) Dârülfünun’un İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesinden sonra da Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Ortaçağ Tarihi derslerini vermek üzere ‘Ordinaryüs Profesör’ olarak görevlendirildi ve milletvekilliği ile bu görevini birlikte sürdürdü.
Bu sırada Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulmuş ve Günaltay hoca orada da dersler veriyordu. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra, Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde (1938-1941) Günaltay’ın ya milletvekiliğini ya da hocalığı tercih etmesi istenmiş; bunun üzerine Ord. Prof. Günaltay, Ord. Prof. Dr. Mehmed Fuad Köprülü (1890-1966) ve Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı (1888-1977) ile birlikte hocalıktan ayrılmış ve yalnız siyasetle meşgul olmuştur.

Bununla birlikte tarihî konulardaki araştırmalarına aralıksız devam eden Günaltay, Türk Tarih Kurumu’nun Ankara’da düzenlemiş olduğu Birinci Türk Tarih Kongresi’nde ‘İslâm Medeniyetinde Türklerin Mevkii’ adlı bir tebliğ vererek burada Türk zekâ ve irfanının İslâm medeniyetinde ne kadar etkili olduğu gerçeğini ortaya koymaya çalışmıştır.
Şemsettin Günaltay’ın, 1937’de Dolmabahçe Sarayı’nda toplanan ve milletlerarası bir özellik taşıyan İkinci Türk Tarih Kongresi’nde sunmuş olduğu tebliğ ise, Türk tarihinin önemli bir problemi olan “İslâm Dünyasının İnhitatı Sebebi Selçuk İstilâsı mıdır?” başlığını taşıyordu.
Günaltay bu tebliğinde, “9 ve 10. Yüzyıllarda İslâm dünyasına en parlak devrini yaşattıran ilim hareketinin Selçuk Türklerinin Ön-Asya’yı istilâ etmeleri neticesinde durmuş ve bu hal İslâm dünyasının gerilemesine sebep olmuştur” şeklinde ileri sürülen yanlış görüşü tenkit ederek, tarihî gerçeklerin bunun tam aksini ispat ettiğini anlatmıştır.
Ord. Prof. M. Şemsettin Günaltay Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce yazmış olduğu ilk eserlerinden başka, Cumhuriyetin ilânından sonra Türk siyasî hayatında önemli roller üstlendiği dönemde de Türk tarihi hakkındaki çalışmalarını sürdürmüş ve pek çok dergide makaleler yayımlamış, birçoğu Türk Tarih Kurumu yayını olmak üzere önemli eserler neşretmiştir.

O, daha çok Yakın Doğu tarihi ile ilgilenmiş ve Anadolu, Suriye, Filistin, İran ve diğer Ortadoğu ülkelerinin tarihi hakkında pek çok araştırma yapmıştır. Ord. Prof. Şemsettin Günaltay yoğun siyasî faaliyetine rağmen hayatı boyunca ilimden ve ilim çevresinden bir an bile olsun ayrılmamış, ilmî çalışma ve neşriyatını devam ettirmiştir.
Yaklaşık otuz kadar olan basılmış eserlerinin yanı sıra Türk Ansiklopedisi’nde müşavir ve yazar olarak çalışmış, Sırât-ı Müstakîm ve Sebilürreşâd’dan başka Dârülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Türk Tarih Kurumu Belleten, Düşünce ve İslâm dergilerinde de pek çok makale yazmıştır.
Günaltay, Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği ile kurulmuş olan Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyeleri arasında yer almış ve 20 yıl kadar bu kurumun başkanlığını yapmış, bu kurumun düzenlemiş olduğu Tarih Kongrelerine tebliğler ile katılmış, Atatürk’ün arzu ettiği Millî Tarih aaai’nin savunucusu olmuş ve resmî tarih kitaplarının yazılmasına da öncülük etmiştir...

Günaltay’ın Cumhuriyet dönemi siyasî hayatının ikinci devresi, 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Sivas Milletvekili olarak Meclis’e girmesiyle başlar. Bundan sonra arka arkaya yedi dönem Sivas ve bir dönem Erzincan Milletvekili seçilen Günaltay, İkinci Hasan Saka Hükümeti’nin 14 Ocak 1949’da istifa etmesi üzerine, 15 Ocak 1949 ile 22 Mayıs 1950 tarihleri arasında başbakanlık yapar. Böylece tarihçi Günaltay, Türkiye Cumhuriyeti’nin 14. ve Türkiye’de tek parti döneminin son başbakanı olur. Liberal eğilimleriyle tanınmış bir siyaset adamı olarak, Şemsettin Günaltay’ın 16 ay kadar süren başbakanlığı döneminde yapılan işlerin en önemlisi, yeni bir seçim kanununun hazırlanmış olmasıdır. Onun başbakanlığı döneminde seçim mevzuatı değiştirilerek tek parti sisteminin kapanmasını sağlayan gizli oy - açık tasnife dayalı tek dereceli seçim sistemine geçilir. Günaltay’ın başbakanlığı döneminde yaptığı önemli işlerden birisi de, din, din eğitimi ve laiklik politikalarında gerçekleştirilen değişikliktir. İktidarın Halk Partisi’nden Demokrat Parti’ye geçmesinden sonra da Erzincan Milletvekili olarak 1954’e kadar Meclis’teki görevini sürdüren Günaltay, 1954 seçimleri sonucunda seçilemez ve milletvekilliğinden ayrılarak İstanbul’a yerleşir. 1958 ile 59 yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanlığı görevini yürüten Günaltay, 27 Mayıs 1960 İhtilâli’nden sonra, Millî Birlik Komitesi ile beraber Kurucu Meclis’i meydana getiren Temsilciler Meclisi üyeliğine seçilir. Şemsettin Günaltay, 1961’de Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Senatörü olarak yeniden Meclis’e girer. Ancak rahatsızdır ve bu görevine başlayamadan, aynı yılın 19 Ekim’inde İstanbul’da vefat eder. 20 Ekim Cumartesi günü, İstanbul Üniversitesi’nde yapılan törenden sonra, vasiyeti gereği, Ankara’ya götürülerek Cebeci Asrî Mezarlığı’nda toprağa verilir.


şemsettin günaltay,şemsettin günaltay hayatı şemsettin günaltay başkanlığı ve kişiliği
Read More

11 Ocak 2013 Cuma

Prof. Hasan SAKA (1885-1960) Hayatı

Prof. Hasan SAKA (1885-1960)

1885 yılında Trabzon’da doğdu. Mülkiye Mektebini 1908 yılında bitirdi. Paris Siyasal Bilgiler Okulu Diplomasi Şubesini 1912 yılında bitirip, daha önceki işi Divân-ı Muhasebat (Sayıştay)’daki görevine başladı.

Nisan 1915’de Maliye Bakanlığı Varidat Umum Müdürlüğü Temettü Vergisi Komisyonu 1. Mümeyyizliğine tayin edildi. Ekim 1916’da Eskişehir Sancağı Bölge İktisat Müdürü oldu. 4 Eylül 1918 tarihinde Mülkiye Mektebi iktisat dersi hocalığını üstlendi.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Trabzon Milletvekili olarak katıldı. İşgal kuvvetlerinin Meclis’i kapatması üzerine İaşe Umum Müdürlüğü Teftiş Heyeti Müdürü oldu. 1921 yılında Trabzon Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne katıldı. 3. İcra Vekilleri Heyeti’nde önce Maliye, 11.5.1922 tarihinden itibaren de Ekonomi Bakanlığı yaptı. Bu dönemde çağdaş maliye ilkelerinin yerleşmesinde öncülük etmiştir. Lozan Konferans Heyetinde ekonomik ve mâlî konularda ikinci başkanlardan biri olarak görev yaptı ve anlaşmaya üçüncü sırada imza attı.

1. İnönü Hükûmeti’nde İktisat, 2. İnönü Hükûmeti’nde Ticaret ve 3. İnönü Hükûmeti’nde bir süre Maliye Bakanlığı yaptı. 13.7.1926 tarihinde istifaen görevinden ayrıldı. 1.11.1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliğine seçildi. Bu görevini 3, 4 ve 5. dönemlerde de korudu. 1 Kasım 1935 tarihinde Başkan Vekilliğinden ayrıldı ve 24 Ekim 1936’dan 1941 yılına kadar İstanbul’dan Ankara’ya nakledilen Siyasal Bilgiler Okulu’nun Genel İktisat Profesörlüğünü üstlendi.

6-8. dönemlerde de Trabzon Milletvekili seçilerek 13 Eylül 1944 tarihinde 2. Saraçoğlu Hükûmeti’nde Dışişleri Bakanlığı’na getirildi. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru bütçenin açık vermeye başladığı, şeker ve kâğıt sıkıntısının en üst sınıra çıktığı ve ortamın gerginleştiği bir dönemde; İsmet İnönü 12 Temmuz Bildirgesi doğrultusunda Başbakanlık yapacak kişi olarak Hasan Saka’yı uygun gördü.

Hasan Saka, Başbakanlıktan ayrılınca Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu Başkan Vekilliğine seçildi. 1954 seçimleriyle politikadan ayrıldı. 29 Temmuz 1960 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Fransızca bilen Hasan Saka, evli ve 3 çocuk babasıdır.

Başbakanı Olduğu Hükûmetler ve Görev Zamanları
16. T.C. Hükûmeti 10.09.1947 10.06.1948
17. T.C. Hükûmeti 10.06.1948 16.01.1949


hasan saka, hasan saka hayatı , hasan saka hükümeti , hasan saka görev zamanları, hasan saka kişiliği ve eserleri


Read More

Mehmet Recep Peker (5 Şubat 1889, İstanbul - 1 Nisan 1950, İstanbul) Hayatı


              Mehmet Recep Peker (5 Şubat 1889, İstanbul - 1 Nisan 1950, İstanbul) Hayatı

Mehmet Recep Peker (5 Şubat 1889, İstanbul - 1 Nisan 1950, İstanbul), Türk asker ve siyaset adamı. 1931 - 1936 Dönemi'nde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri sıfatıyla, Atatürk ve İnönü'nün yanında rejimin görev yaptı. 

7 Ağustos 1946 - 10 Eylül 1947 tarihleri arasında Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığında bulundu. Orta öğrenimini Kocamustafapaşa Askeri Rüştiyesi ve İdadisi'nde yaptıktan sonra 1907 yılında Mekteb-i Harbiye'yi bitirdi. 1911 ve 1912 yıllarında Yemen'de Trablusgarp ve 1912-1913 yıllarında da Balkan Savaşları'nda çarpıştı.
I. Dünya Savaşı'nda Rumeli ve Kafkas Cephelerinde görev aldı. 1919'da Erkânı Harbiye Mektebini bitirdi. Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Şubat 1920'de Anadolu'ya geçti. Binbaşı rütbesi ile 20. Kolordu'da görevlendirildi. 23 Nisan 1920'de açılan TBMM'nin Genel Sekreterliğine getirildi. 1923'te Kütahya Mebusu seçilerek iki dönem TBMM'ye girdi. Bir süre Hakimiyeti Milliye gazetesinin başyazarlığını yaptı.
1924 ve 1925 yıllarında Dahiliye Vekili oldu. Ayrıca Mübadele, İmar ve İskân Bakanlığına vekalet etti. 3. ve 4. İsmet Paşa hükümetlerinde 1925-1927 yılları arasında Müdafaa-i Milliye Vekilliği ve 1928-1930 yılları arasında Nafia Vekilliği yaptı. 1931'de Cumhuriyet Halk Fırkası Kâtib-i Umumiliği'ne atandı. 1933'te yeniden organize edilen İstanbul Üniversitesi'nde Atatürk tarafından İnkılap Tarihi dersleri vermekle görevlendirildi. 1931-1936 yılları arasında Atatürk ve Başvekil İsmet İnönü ile birlikte çalıştı. 1936'da Atatürk'le arasındaki bir fikir ayrılığı nedeniyle partideki Katib-i Umumilik görevinden azledildi.
Ağustos 1946'da çok partili dönemin ilk hükümetini kurdu. Recep Peker'in, Halk Evleri'nin yayın organı Ülkü Dergisi'nde çıkan İnkılâp Tarihi ders notları, 1935'te İnkılâp Tarihi Dersleri adı ile kitap olarak yayımlandı. 1 Nisan 1950'de İstanbul'da öldü. Mezarı Edirnekapı Mezarlığı'ndadır.


recep peker, recep peker hayatı , recep peker başkanlığı , recep peker kişiliği
Read More

Şükrü Saracoğlu Hayatı

Şükrü Saracoğlu Hayatı

Mehmet Şükrü Saracoğlu, siyaset ve devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin beşinci Başbakanı. 1887 yılında Ödemiş’te doğdu. Mülkiye Mektebi’ni (1909) bitirdikten sonra İzmir liselerinde öğretmenlik yaptı. Birinci Dünya Savaşı yılarında Cenevre Siyasal Bilimler Fakültesi’ni bitirdi. İkinci dönem çalışmalarına başlayan T.B.M.M.’ye, İzmir milletvekili olarak katılan Mehmet Şükrü Bey, Fethi Okyar hükümetinde Milli Eğitim Bakanı (1924-1925) oldu.

1926’da da Türk ve Yunan halklarının değiştirilmesi amacıyla kurulan Muhtelit Mübadele Komisyonuna Türk delegasyonu olarak seçildi. Dördüncü ve Beşinci İnönü hükümetlerinde Maliye Bakanlığına (1927-1930) getirilen Şükrü Bey, henüz kalkınma programının oluşturulamadığı bu dönemde, Türk ekonomisinin ancak köyden başlatılacak reform çalışmalarıyla kalkınabileceğini ileri sürdü. Bunun yanı sıra memur sınıfının sorunlarına eğilerek personel ve emeklilik kanunlarını yürürlüğe koydu. İktisadi alanda yaptığı işlerden biri de, yabancı bankaların elinde iç ve dış ticaret mevsimlerine göre düşürülen, Türk parasının değerinin korunmasını sağlamasıydı. Bu amaçla Merkez Bankasını kurdu (1930). Aynı yıl sağlığı nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kalınca, Türkiye’nin iktisadi sorunları üstüne inceleme ve araştırma yapmak üzere A.B.D.’ye gönderildi (1931). Dönüşünde Türk Pamuk Sanayii’nin temellerini atan bir rapor hazırladı. 1932’de Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarıyla ilgili sorunları çözümlemek üzere Paris’te yapılan görüşmelerde Türkiye’yi temsil etti ve 1933 antlaşmasını imzaladı.

Adalet Bakanlığı (1933-1939) yıllarında, Yargıç ve Avukatlar Kanunu’nu, Suçüstü, İcra-İflas Kanunları’nı yürürlüğe koyması, iş esasına dayanan cezaevleri kuruluş yasalarını uygulamaya sokarak, bu amaca dayalı İmralı cezaevini kurması önemli girişimleri arasındaydı. Saraçoğlu’nun en önemli görevi, İkinci Bayar hükümetinde (1938-1939) ve Saydam Hükümetlerinde (1939-1942) Dışişleri Bakanlığı oldu. 1942’de hükümeti kurmakla görevlendirildikten sonra da (1942-1946) zaman zaman Dışişleri Bakanlığını üzerine almak zorunda kaldı.

1940’ta İngiliz ve Fransız’ların, Türkiye’yi İtalya’ya karşı savaşa sokma isteklerini reddetti. 1948’de T.B.M.M. başkanlığına seçilen Saraçoğlu 1950’den sonra siyasi hayattan çekildi. 1953 yılında İstanbul’da öldü. 


şükrü saraçoğlu,şükrü saraçoğlu hayatı ,şükrü saraçoğlu başkanlığı,şükrü saraçoğlu kişiliği
Read More

Dr.İ.Refik Saydam (1881-1942) Hayatı



Dr.İ.Refik Saydam (1881-1942) Hayatı

Görevde kalış süresi
 25 Ocak 1939 – 8 Temmuz 1942


Önce gelen Celâl Bayar
Sonra gelen Şükrü Saraçoğlu
Doğum 1881 İstanbul, Osmanlı Devleti
Ölüm 8 Temmuz 1942 İstanbul, Türkiye
Siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi (1935)

İbrahim Refik Saydam
, (d. 8 Eylül 1881, İstanbul – ö. 8 Temmuz 1942, İstanbul). Türk hekim, siyasetçi. Türkiye Cumhuriyeti'nin 4. başbakanıdır.



Yaşamı:

8 Eylül 1881 günü İstanbul'un Fatih ilçesinde, Çırçır Mahallesi'nde dünyaya geldi[1]. Mahalle mektebinin ardından Fatih Askeri Rüştiyesi'ne (1892) ve İstanbul Kuleli Askeri İdadisi'ne (1896) girdi.
Askeri Tıbbiyeyi Doktor Yüzbaşı olarak 22 Ekim 1905 günü bitiren Refik Bey, üç yıl Gülhane Askerî Tıp Akademisi'nde Embriyoloji ve Histoloji bölümlerinde çalıştı. 1910 yılında eğitim için yurt dışına gitti. Almanya'da Berlin askeri tıp akademisinde Brandenburg, Danzig, Spandou ve Scharite'te eğitim gördü. Balkan Savaşı'nın çıkacağı belli olunca İstanbul'a döndü (1912).

Balkan Savaşı yılları:

enstitüsünü örgütleyerek serumlarının burada üretilmesini ve Balkan Savaşı'nda Antalya'da ve Çatalca cephesinde Kolera hastalığını önleyici çalışmalar yaptı. 1914'te atandığı sahra genel sağlık müfettiş muavinliği sırasında bakteriyolojitifo, dizanteri, veba ve kolera aşılarının, tetanos ve dizanteriI. Dünya Savaşı boyunca ordu ihtiyacının karşılanmasını sağladı. Salgın hastalıklarla mücadelesini Hasankale'de cephe hizmetinde sürdürdü.
Tifüse karşı hazırladığı aşı tıp literatürüne geçti ve I. Dünya Savaşı'nda Alman ordusunda ve Kurtuluş Savaşı'nda kullanıldı.

Milli Mücadeleye katılması:

1919'da 9. Kolordu sağlık müfettişi muavinliği görevi ile Mustafa Kemal'in yanında Samsun'a çıkan Refik Bey Erzurum'da Mustafa Kemal'in karargâhı dağıtıldıktan sonra Erzurum askeri hastanesi bulaşıcı hastalıklar servisi şefliğine atandı. Fakat bu görevi kabul etmeyerek ordudan ayrıldı. Erzurum ve Sivas kongrelerinin çalışmalarına katıldı.

Siyaset yaşamı:

Enstitüsünü ve Mektebini, 1920'de TBMM'ye Doğubeyazit milletvekili ve Milli Savunma Vekaletine bağlı Sıhhiye Dairesi Başkanı olarak girdi. İkinci dönemden başlayarak üyeliğini İstanbul milletvekili olarak sürdürdü. Aynı yıl Sağlık ve Sosyal Yardım (Sıhhat ve İçtimai Muavenet) bakanı seçildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk sağlık bakanı olan Refik Bey 14 yıl sürecek olan bu görevinde sağlık hizmetlerinin temellerini attı. 1924'de Ankara'da ve daha sonra Erzurum, Diyarbakır, Sivas ve diğer birçok ilde memleket hastaneleri, doğum ve çocuk bakımevleri açtı. Ayrıca bu konuda eleman yetiştirilmesine önem vererek sağlık kursları, tıp öğrenci yurtları 1928'de Hıfzısıhhaİstanbul ve Ankara'da verem savaş dispanserlerini kurdu.
Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra Atatürk kendisine Saydam soyadını verdi. 1931- 1938 yıllarında zaman zaman Eğitim ve Maliye Bakanlıklarına vekaleten bakan Refik Saydam, Atatürk'ün ölümünden sonra içişleri bakanlığı, CHP genel sekreterliği ve 15 yıl Kızılay başkanlığı yaptı.
1939-1942 yılları arasında başbakan iken, sağlık konusuna ayrıca önem verem Refik Saydam "Devlet idaresi A'dan Z'ye bozuktur, düzeltmek ister" diyerek devlet yönetiminde köklü bir reform taraftarı olduğunu dile getirmişti. 8 Temmuz 1942'de İstanbul'un besin sorununun düzenlenmesi için yaptığı inceleme gezisinde hayatını kaybetti


refik saydam , refik saydam hayatı , refik saydam yaşamı,refik saydam milli mücadele , refik saydam siyası yaşamı
Read More

Ali Fethi Okyar (29 Nisan 1880, Pirlepe - 7 Mayıs 1943) Hayatı


                                Ali Fethi Okyar (29 Nisan 1880, Pirlepe - 7 Mayıs 1943) Hayatı

Ali Fethi Okyar (29 Nisan 1880, Pirlepe - 7 Mayıs 1943), Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurmuş, Başbakanlık ve T.B.M.M. Başbakanlığı yapmıştır.
1881'de Pirlepe'de doğdu. 1898'de Harbiye Mektebine girdi ve 1900'de Piyade Teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1904'te Kurmay Yüzbaşı olarak Selanik'te bulunan 3'üncü Ordu emrine verildi. 1907'de Selanik Demiryolu Müfettişliğine nakledildi. 1908'de Binbaşılığa yükseltilerek Selanik Jandarma Subay Okulu Komutanlığına getirildi. 12 Ocak 1909'da Paris Askeri Ataşesi oldu. 3 Temmuz 1911'de Arnavutluk Harekâtında İşkodra Müretteb Kuvvetler Kurmayına atandı. 6 Ekim 1911'de Enver Paşa ve Mustafa Kemal ile birlikte Trablusgarp'a gelerek savunma kuvvetlerinde görev aldı.
Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın II. Dönemi için 13 Nisan 1912'de yapılan seçimde Manastır Milletvekili oldu. Meclisin kapatılmasından sonra orduya dönerek 17 KasımÇanakkale Boğazı Müretteb Kuvvetler Kurmay Başkanlığına atandı. 13 Ekim1913'te Sofya Elçisi oldu. Meclis-i Mebusan'ın III. Döneminin son yılında 8 Aralık1917'de İstanbul Milletvekili seçilerek elçilik görevinden ayrıldı. 14 Ekim 1918'de Dahiliye Nazırı oldu. Kabinenin 8 Kasım 1918'de istifasıyla nazırlık görevi sona erdi. 10 Mart 1919'da tutuklandı, 2 Haziran 1919'da Malta'ya sürgüne gönderildi. Malta sürgünlüğü 30 Mayıs 1921'de serbest bırakılmasıyla sona erdi. 1912'de
15 Ağustos 1921'de İstanbul Milletvekilliğine seçilerek T.B.M.M. 1. Dönem'e katıldı. 10 Ekim 1921 - 4 Ekim 1922 arasında Dahiliye Vekilliği yaptı. T.B.M.M. 2. Dönemde14 Ağustos 1923'den Cumhuriyet'in ilanına kadar İcra Vekilleri Heyeti Reisliği ve Dahiliye Vekilliği yaptı. Cumhuriyetin ilk Meclisinin 1 Kasım 1923'teki toplantısında TBMM Başkanı oldu. 1 Kasım 1924'te yine Başkan seçildi. 22 Kasım 1924'te Başbakanlığa atanarak, Milli Müdafaa Bakanlığını da birlikte yürüttü. Şeyh Said İsyanı ortamında 2 Mart 1925'te Başbakanlıktan istifa etti. Paris Büyükelçiliğine tayin edildi. yeniden İstanbul Milletvekili seçildi.
9 Ağustos 1930'da Büyükelçilikten istifa ederek Serbest Cumhuriyet Fırkasını kurdu ve partinin genel başkanı oldu. Ancak 17 Kasım 1930'da partisini feshetti. Bu arada Gümüşhane Milletvekili olarak tekrar Meclise girdi. 31 Mart 1934'te LondraT.B.M.M. 5. Dönem ara seçimlerinde Bolu Milletvekilliğine seçilmesi nedeniyle 4 Ocak 1939'da görevinden istifa etti. 2. Refik Saydam Kabinesinde Adalet Bakanı oldu ve bu görevini 12 Mart 1941 tarihine kadar sürdürdü. T.B.M.M. 8. Dönemde de Bolu Milletvekili olarak Parlamentoya girdi. Büyükelçiliğine atandı.
7 Mayıs 1943'te İstanbul'da vefat etti.


ali fethi okyar, ali fethi okyar hayatı , ali fethi okyar eserleri , ali fethi okyar başkanalığı , ali fethi okyar kişiliği ve resimleri
Read More

6 Ocak 2013 Pazar

Abdullah Gül Hayatı


                                                            Abdullah Gül Hayatı

AİLESİ ve ÇOCUKLUK YILLARI

Abdullah Gül, 1950 yılının 29 Ekim günü Kayseri'de dünyaya geldi. Babası, Ahmet Hamdi Gül; annesi, Adeviye Hanım'dır. Eşi, Hayrunnisa hanımla 1980 Eylülünde evlendi. Çocukları Ahmet Münir, Kübra ve Mehmet Emre... Aile büyükleri, Kayseri'de bilinen ve çevresinde sevilen eşraftan insanlardır. Türkiye'nin kaderiyle yakından ilgili, geleneklerine, inancına bağlı, mütedeyyin bir aile. Ailenin önemli özelliği geçmişte "ilmiye" sınıfına, günümüzde "üniversite"ye çok sayıda insan kazandırması.

Doğum tarihi , bir dönüm noktasına denk düşer. 14 Mayıs 1950 de tek parti zihniyeti, halk iradesiyle sandığa gömüldü, demokrasi halk iradesini yönetime taşıdı . O tarihten sonra 38 hükümet, iki anayasa, iki muhtıra bir kaç ara rejim ile bugünlere gelindi.

Geriye bakıldığında, 1950'den günümüze çok şeyin yansıdığı görülecektir. Geçen 50 yılda, Türkiye'nin güçlüklerini aşamamış, sorunlarını çözememiş olması anlamlıdır. Türkiye’nin bugün tıkanan siyasetin önünü açmasını beklediği en önemli kişilerden biri olan Abdullah Gül Kayseri Gazi Paşa İlkokulunda öğrenimine başladı. Ortaokulu, Nazmi Toker Ortaokulu'nda okudu. Başarılı, sempatik ve atak bir öğrenci olarak, arkadaşları arasında temayüz etmişti. O yıllar, gençliğin erken politize olduğu, ideolojik akımların okulları kuşattığı yıllardı. Yerli düşünce, ağır bir tazyik altındaydı. Ucu şiddete varan ideolojik akımlar geniş bir etkinlik alanına sahipti.

Abdullah Gül, istikbalde yürüyeceği zeminin temel çizgilerini, renk ve motiflerini okuldan önce anne ve babasından almıştı. Babası Ahmet Hamdi Bey, dindar kimliğiyle bilinen, çevresinde saygı gören bir insandır. Kayseri Tayyare Fabrikası'ndan emekli olan Ahmet Hamdi Bey, oğlu Macit Gül ile birlikte halen, Kayseri Organize Sanayii Bölgesindeki atölyesinde çalışıyor.

Abdullah Gül'ün babası Ahmet Hamdi Bey, 1973 seçimlerinde Milli Selamet Partisi listesinin sonunda (8. sıra) Milletvekili adayı gösterilir. O yıllarda, bu büyük toplumsal hareket henüz yolun başındadır. İlk sıradan sonra ki isimler hukuki zarureti tamamlamak için aday gösterilmektedir. 73 seçimlerinde baba Ahmet Hamdi Gül milletvekili seçilemez. Ama, yıllar sonra oğlu Abdullah Gül, hem birinci sıradan aday gösterilecek hem de partisi (RP) Kayseri'de siyasi rakiplerine hiçbir şans vermeyecek, 7 adayın yedisi Milletvekili olacaktır.

GENÇLİK YILLARI-SİYASETLE TANIŞMA-FİKRİ YAPILANMA

Abdullah Gül, gençlik yıllarından itibaren politikanın içinde yer alır. Aktif politikayla ilk sıcak teması, Erbakan Hoca'nın henüz MNP kurulmadan başlattığı "Bağımsızlar Hareketi" döneminde başlar. 1975 seçimlerinde, bugünün FP Genel Başkanı Recai Kutan Kayseri'den MSP Senatör adayı olur. Seçim kampanyasını genç ve dinamik bir kadro yürütür.

Bu kadroda kimler var? Abdullah Gül, Şükrü Karatepe, İrfan Gündüz, Bekir Yıldız ve Adem Baştürk. 25 yıl önce Recai Bey'in seçim kampanyasını yürüten kadronun tamamı daha sonra aynı siyaset çizgisinde üst düzey görevler alacak milletvekili, belediye başkanı seçileceklerdir. Abdullah Gül'de 22 yıl sonra Recai Bey ile birlikte Bakanlık ve Genel Başkan Yardımcılığı yapacaktır.

Abdullah Gül, açık bir insan. Buna karşılık kişisel özelliklerini gizleyen bir siyasetçi. Bu mizacın oluşumunda aldığı kültürün, eğitimin ve terbiyenin büyük payı var. Dili, ait olduğu toplumsal hareketin düşünce ikliminde şekillendiği için "ben" yerine "biz" diye konuşuyor.

Abdullah Gül'ün fikriyatının oluşmasında iki lider kişiliğin büyük payı var: Necip Fazıl Kısakürek ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan. Her ikisiyle uzun yıllar birlikte olacak, birlikte yürüyecektir.

Abdullah Gül'e dair birbirinden habersiz insanların anlattığı çizgiler benzerlik arz ediyor. Temel çizgileri şöyle: Samimiyet, dostluk ve inanmış insanın özgüveni. Öteden beri, açık ve şeffaf. Kimseye yük olmayan, şikayetçi olmayan, anlaşır bir dille meramını anlatan, kolay diyaloga giren, aynı fikri paylaşmasa bile muhatabına güven veren , güler yüzlü ve kararlı bir insan .Sakin, sadık, itimat telkin eden, karar vereceği zaman temkinli davranan bir bilim ve devlet adamı.

Siyaset kürsüsündeki üslubunda, sosyal bilimlerde üniversite hocalığı yapmasının büyük payı var. Genç yaşta hem Batı'yı hem Doğu'yu tanımış olması Abdullah Gül'ü alışkın olduğumuz siyasetçilerden ayırıyor. Diyalog yolunu kapatmayan bir dil kullanıyor. Kendi dilinden farklı bir siyaset dili kullanmıyor. Siyah-beyaz bir dünya ve Türkiye fotoğrafı çizmiyor. Türkiye'nin imkanlarını ve zenginliklerini önce bilim adamı, sonra da devlet adamı olarak iyi analiz etmiş bir politikacı.

Abdullah Gül'ü tanımlayan siyasi portrede şu özelliklerine vurgu yapılıyor: Parti içinde kuşatıcı bir siyasetçi. Farklı kesimler arasında köprü olma özelliğiyle partisinin dışa açık yüzü. Siyasi çizgisindeki istikrar ile temsil ettiği büyük camianın enerjisini, dinamizmini Türkiye'nin sorunlarına çözüm üretmek için harekete geçirecek bir siyasetçi. Müşterek çalışma özelliğiyle dost halkasını geniş tutan, açıklığıyla güven kazanan, toplumsal faaliyetlerdeki aksiyoner özellikleriyle hayatının her döneminde ön sıralarda yer alan bir isim. Yeniliğe açık ve dışa dönük bir yüz. Değerlerini koruyarak iyi yetişmiş bir aydın. Siyasi rakiplerine bile milyonların önündeki hararetli tartışma anında, "Abdullah Gül söylüyorsa doğrudur" dedirtecek kadar güven kazanmış bir siyasetçi.

İnancından taviz vermemekle dostlarının güvenini; aynı özellikleriyle muhaliflerinin saygısını kazanmış. Gençliğinden itibaren topluma dönük faaliyetlerin içinden geldiği için, bulunduğu yerleri iyice sindirmiş. Kavgacı değil. Bir fikir kavgasının ön saflarında yer alması mizacını bozmamış. Sinirlerine hakim olmadığı tek kavgası, ortaokul döneminde bir çocuğun yaşlı bir adama yaptığı haksızlığa fiili müdahalesi. Erken denilecek bir yaşta düşünce akımlarıyla tanışır.

Büyük Doğu Fikir Kulübü ve Milli Türk Talebe Birliği gençlik enerjisin verdiği uğrak noktaları. Henüz, ortaokul son sınıf öğrencisiyken Necip Fazıl'ı tanır: O yıllarda Necip Fazıl'ın ateşlediği, duygu ve düşünce dünyasında derin izler bıraktığı on binlerce gençten biri de Abdullah Gül'dü.

Büyük Doğu Fikir Kulübünün davetlisi olarak Üstad, Kayseri'ye geldiğinde sıra arkadaşı Mehmet Tekelioğlu ile birlikte gittiği konferans, Abdullah Gül'ün düşünce hayatında bir dönüm noktası olur. O gün alınan coşku, Gül ve uzun yola birlikte çıkacağı arkadaşlarını, yıllar sonra Üstad'ın en yakınındaki gençler arasına katacaktır.

ÜNİVERSİTE YILLARI-AKADEMİK KARİYER-İŞ HAYATI

1968'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde üniversite öğrenciliği başlar. Bu dönemde, üniversiteler, politik gerilim ve şiddetin odağı haline gelmiştir. Gençliği kuşatan sağ-sol kutuplaşması, üniversite işgalleri, boykotlar ve kavgalar üniversiteden başlayarak topluma sıçramıştır. Bu yıllarda öğrenci liderlerinin çoğu ileride dünya görüşleri doğrultusunda ya siyaset yapacak ya da "kayıp kuşaklar" arasında yer alacaktır.

Abdullah Gül, üniversite yıllarında fikri mücadelesini aktif olarak Milli Türk Talebe Birliği çatısı altında sürdürmektedir. Gül ve arkadaşlarının fotoğrafları sol gruplar tarafından duvarlara asılır ve aylarca üniversiteye girmeleri engellenir.

68 kuşağının, 12 Mart 1971 Muhtırası'na kadar uzanan hazin öyküsü, bütün gençliği etki alanına almışken, üçüncü bir yol üzerinde yürüyüp şiddetin dışında kalmak, o dönemde neredeyse imkansızdır. 1971 sonrası siyasi atmosferi büyük ölçüde etkileyen bu dönemi Talebe Birliği'nin ön saflarında yönetici olarak yaşaması idealist her gence olduğu gibi Abdullah Gül'e de çok şey kazandıracaktır.

Düşünce ve sanata Necip Fazıl, Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç gibi düşünür, şair ve yazarların temsil ettiği fikir çizgisi, yaşanan olayların etkisinde siyasal bir kimliğe bürünür. 1969 yılında Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın liderliğinde yeni bir siyasi akım doğar. Erbakan'ın yerli, milli ve manevi değerlere vurgu yapan sesi kitlelerden önce gençlikte yankı bulur. Prof. Erbakan'ın kimlik ve değerlerimizi koruyarak yeni bir kalkınma hamlesi başlatması toplumda büyük bir heyecan dalgası oluşturur.

Erbakan Hoca'nın liderliğindeki hareket, daha partileşmeden önce dinamik bir gençlik desteğine sahiptir. Erbakan ve arkadaşları bağımsız milletvekili olduklarında üniversite gençliğinden önemli bir katılım olur. 1969 seçimlerinde Necmettin Erbakan Konya'da, Süleyman Karagülle Aydın'da, Ömer Faruk Yeğin İstanbul'da bağımsız aday olur. Abdullah Gül, henüz lise öğrencisidir.

Politikayla ilk sıcak teması bu dönemde başlar. Süleyman Karagülle'nin Aydın'da ki seçim kampanyasına İzmir'de ki dayısı Prof. Dr. Ahmet Satoğlu ve Sabri Tekir ile birlikte katılır. Tam 27 yıl sonra Erbakan Hoca Başbakan olacak. Abdullah Gül Erbakan Hükümeti'nde Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü. Keza Prof Sabri Tekir'de aynı Hükümette Devlet Bakanı olacaktır.

Abdullah Gül, üniversite öğrencisiyken, Ömer Öztürk'ün Genel Başkan olduğu dönemde Milli Türk Talebe Birliği'nde Merkez İcra Konseyi Üyesi olarak görev yaptı. Abdullah Gül, bir yandan maliye ve Sosyal Siyaset Bölümünde öğrenimini sürdürürken öte yandan Talebe Birliğinde fikri, kültürel ve sosyal faaliyetlere katılır. MTTB'nin her yıl düzenlediği önemli faaliyetlerden biride Çanakkale Savaşı yıldönümlerinde binlerce genci Çanakkale'ye götürmek ve orada etkinlikler düzenlemek. Abdullah Gül, bu Programları organize eder ve Çanakkale'de ilk siyasi konuşmalarını yapar.

Üniversite yıllarında yakından izlediği fikir adamlar: Sezai Karakoç, Cemil Meriç, Erol Güngör, İdris Küçükömer, Fethi Gemuhluoğlu.

Üniversiteden mezun olunca akademik kariyer yapması içim Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Sebahattin Zaim gibi hocaları tarafından teşvik edilir. Abdullah Gül'de zaten üniversite bünyesinde kalarak akademik çalışmalarla faydalı olabileceğini düşünmektedir. 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte Milli Kültür Vakfı'nın bursuyla doktora çalışması yapmak için İngiltere'ye gönderilir. Gül. Exeter'de akademik çalışmalarını sürdürürken de sosyal faaliyetlerini aktif olarak sürdürür. Kısa adı FOSİS olan Müslüman Öğrenciler Birliği'nde Türk Öğrencileri Yardımlaşma Derneği'nin (TÜRKYAR) kurucuları arasındadır.

Doktora çalışması için İngiltere'de kaldığı dönemde, gerek Batı dünyasını içeriden tanıma gerekse İslam Dünyasından kalıcı ilişkiler kuracağı üniversiteli gençlerin teşkilatlanmasına öncülük etmek Abdullah Gül'e önemli tecrübeler kazandırır. Aynı dönemde hocası Sebahattin Zaim, Sakarya Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği Bölümünü kurar. İstanbul İktisat Fakültesi'nde daha önce başladığı doktorasını İngiltere dönüşü tamamlar ve Sakarya Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi olarak göreve başlar.

Doktara tezi: Türkiye ile İslam Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Gelişimi. Tez hocası ise ileride aynı siyasi partide milletvekili olacakları Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş.

Bu arada 12 Eylül Askeri darbesi olmuş, demokrasi askıya alınmıştır. Abdullah Gül'ün hayatında 12 Eylül'ün çok özel bir yeri var: 12 Eylül'den birkaç gün önce İstanbul'da evlenen Abdullah Gül, evliliğin ilk haftasında ihtilale yakalanır. İstanbul, Erenköy'deki evinde ikamet ederken bir sabah, elinde pusulasıyla genç bir üsteğmen kapıyı çalar. Sancak Hareketi kapsamında İstanbul'da Metris Askeri Cezaevine gönderilen siyasi tutuklular arasında yer alır.

1983 yılına kadar Sakarya Üniversitesinde İktisat dersleri okuturken, o yıl üniversiteden ayrılır. Merkezi Cidde'de olan ve 48 İslam Ülkesinin üye olduğu İslam Kalkınma Bankası'nda ekonomi uzmanı olarak görev alır.

İslam Kalkınma Bankası'nda 8 yılı bulan çalışması uluslararası sermayeyi, dünyadaki finans çevrelerini, devletler arası siyasi ve ekonomik ilişkileri tanıması açısından önemli bir tecrübe kazandırır. İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği alanında realize edilen bir çok projeye katkıda bulunarak önemli tecrübeler edinir. Keza, ekonomi uzmanı olarak İslam Kalkınma Bankası'nın yayın faaliyetlerinde görev alır. Yurt dışı görevleri dolayısıyla bir ayağı Batıda olduğu için, Türkiye, Batı ve İslam dünyası arasında karşılaştırmalı incelemelerde bulunur. Gül, aynı dönemde Doçent unvanı alır.

MİLLETVEKİLLİĞİ DÖNEMİ

1991 yılında Türkiye ye gelir. Geliş nedeni, büyük oğlu Ahmet Münir’in sünnet merasimini memleketi Kayseri de yapmaktır. Tam o günlerde ,erken seçim kararı alınır. İslam Kalkınma Bankasındaki görevi devam ederken, Abdullah Gül' e Refah Partisi Kayseri teşkilatından milletvekili adaylığı için bir teklif gelir. Kayseri İl Başkanı Şaban Bayrak, Tayyip Erdoğan, Azmi Ateş gibi 1969'dan beri yakın dava arkadaşlarının ısrarlı teklifleri, teşkilatın talebiyle de birleşince: Gül, Refah Partisi'nden liste başı olarak seçime girer.

20 Ekim 1991 Genel Seçimlerinde Refah Partisi etkin ve sonuç alıcı bir Kampanya yürüttü. Kampanya seçim ittifakı faktörüyle de birleşince, elde edilen başarı partinin büyüme trendine ivme kazandırdı. Yeni bir enerji, yeni bir kan parlamentoya taşınmıştı. 91 seçimlerinin en önemli sonuçlarından biri Refah Partisi'nin Kayseri'de aldığı sonuçtu. RP Kayseri'de siyasi rakiplerine şans bırakmamış seçimi 7-0 kazanmış, milletvekili adaylarının 7'sini de parlamentoya göndermişti.

Refah Partisi, 91 seçimlerinden sonra 38 milletvekiliyle parlamentoda etkili bir muhalefet yürüttü. Genç ve dinamik kadrolarından aldığı enerjiyle topluma daha çok açılacak, 27 Mart 1994'e gelindiğinde İstanbul, Ankara, Konya, Diyarbakır, Kayseri başta olmak üzere, Türkiye'de yerel yönetimleri devralacaktı. 91 seçimlerinde 4 milyon seçmeni olan parti, 24 Aralık 1995 seçimlerinde sandıktan 158 milletvekiliyle en güçlü parti olarak çıkmış, seçmen sayısı 6 milyonu aşmıştı.

Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, Refah Partisi'nin ilk kongresinde Genel İdare Kurulu'na girdi.1993 yılında, RP'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'na getirildi. 1991-1995 tarihleri arasında, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğine seçildi. Bu dönemde partisinin yurt dışı tanıtımında çok aktif roller aldı. Avrupa'nın en büyük siyasi platformu olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinde milletvekili olarak Türkiye'yi temsil ederken ülkesinin siyasi ve ekonomik çıkarları ve tezlerini savundu .

Avrupa Konseyi'ndeki görevleri esnasında AB üyesi ülkelerin politikacı, diplomat ve aydınlarının ilgi odağı oldu. Türkiye hakkında belli çekinceleri olan devlet adamlarına, medyaya ve aydınlara her platformda Türkiye'yi ve partisini anlattı. Bosna, Çeçenistan ve Cezayir gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan insanlık dramına Batı'nın dikkatini çekmek için Avrupa Konseyi Genel Kurulu'nda şok etkisi yapan konuşmalar yaptı. Özellikle, Bosna'daki haksız savaşa müdahil olması için önemli gayretler sarf etti.

Abdullah Gül, 24 Aralık 1995 seçimlerinde Refah Partisi'nden ikinci kez milletvekili seçildi. Parlamentoya geldikten sonra Dış İşleri Komisyonu Üyeliğine seçildi. 6 milyon taraftarıyla Türkiye'nin en büyük partisi olan RP bundan sonra dünyada eskisinden çok daha büyük bir ilgi gördü.

İktidara yürüyen Refah Partisi'nin dünyada büyük ilgi görmesi Abdullah Gül ismini ön plana çıkardı. Avrupa ve Amerika'da yüzlerce diplomat, düşünür ve gazeteciyle yaptığı görüşmelerde, televizyon ve gazete beyanatlarında, resmi ve özel toplantılarda partisinin misyonunu anlattı.

Açık ve berrak bir üslup kullanması, Abdullah Gül'ü Türkiye'de olduğu gibi Batı'da da büyük basın kuruluşlarının ilgi odağı haline getirdi. Özellikle demokrasinin müdahaleye uğradığı, RP'nin kapatıldığı 28 Şubat sürecinde bu ilgi daha da çok arttı. Dünyanın en büyük basın kuruluşları, televizyon ve gazetelerine Türkiye'de hukukun siyasallaşmasını, siyasal özgürlüklerin temel hak ve hürriyetlerin nasıl çiğnendiğini anlattı. Beyanatları içeride ve dışarıda geniş yankı buldu. Dostlarının güveni kazanırken rakiplerinin öfkesini çekmedi.

1995 seçimlerinde, RP sandıkta en güçlü parti olarak çıkmıştı. Demokrasinin raydan çıkması ve anormal bir sürece girmesi 95 seçimlerinden hemen sonra başladı. Anayol hükümeti kurdu. Zorlamalarla kurulan, hükümet yürümedi ve düşürüldü. 1996 Haziranında parlamentonun en büyük partisi olan RP'nin lideri Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığında 54. Hükümet, (Refahyol) kuruldu.

BAKANLIK DÖNEMİ

Abdullah Gül, Erbakan Hükümetinde Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü yaptı. Devlet Bakanlığı esnasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Cumhuriyetleri ve Yurt Dışı İnsani Yardımlardan sorumlu oldu. Hükümet Sözcüsü ve Bakanlığın yanısıra dış politikadaki gelişmelerle yakından ilgilendi. Yabancı devlet başkanları, bakan ve diplomatlarıyla hükümet adına yaptığı görüşmelerde, her zaman başbakanın yanında yer aldı.

Refahyol Hükümetinde iktidarın büyük ortağı Refah Partisi'nin dış politika alanında en büyük katılımı olarak gerçekleşen D-8 PROJESİ'nin hayata geçmesinde Erbakan Hoca'dan sonra birinci derecede rol aldı. İstanbul'da yapılan D-8 Zirvesinin gerçekleşmesi için gösterdiği çabalarıyla kamuoyuna Refahyol Hükümetinin alternatif Dış İşleri Bakanı olarak yansıdı.

Keza, TRT ve Türkiye Kalkınma Bankası gibi kurumlar da Refahyol Hükümeti'nde Abdullah Gül'ün Devlet Bakanlığı'na bağlıydı. Sonraki hükümetler de bu görev ve sorumluluklar, dört ayrı Devlet Bakanlığının uhdesine verilecektir.

28 Şubat sürecinin başlamasıyla birlikte Refahyol Hükümetine karşı muhalefetin yürüttüğü yıkıcı politikalar karşısında dirençle karşı koyan Refah Partisi sözcüleri, kamuoyunun vicdanında kalıcı izler bıraktı. Erbakan Hükümeti'nin Sözcüsü olan Abdullah Gül'ün özellikle Meclis kürsüsündeki konuşmaları büyük dikkat çekti.

Demokrasiyi içine sindiremeyen, yıkım ekibinin Refahyol hükümetine verdiği gensoruların püskürtülmesinde, Refah Partisi'nin kapatılması sürecinde, Kesintisiz Eğitim bahanesiyle İmam Hatip Liselerine ve meslek okullarına indirilen ağır darbe karşısında, üniversitelere alınmayan başörtülü öğrencilerin maruz kaldığı zulüm karşısında etkili basın toplantıları ve Meclis konuşmalarıyla Abdullah Gül adı kamuoyu vicdanında ve hafızalarda kalıcı bir yer edindi.

AK PARTİ ve BAŞBAKANLIK DÖNEMİ

Fazilet Partisi’nin kapatılmasından sonra Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)’nin kurucuları arasında yer alan Abdullah Gül bu partide Kayseri Milletvekili ve Siyasi ve Hukuki İşlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

3 Kasım 2002 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde AK Parti’nin kazandığı büyük seçim galibiyetini takiben Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından 16 Kasım 2002 tarihinde Başbakan olarak 58.Hükümeti kurmakla görevlendirildi.

9 Mart 2003 Siirt seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sn.Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi üzerine 11 Mart 2003 tarihinde Cumhurbaşkanı Sn.Ahmet Necdet Sezer'e istifasını sundu. Aynı gün yeni kabineyi kurma görevini alan Sn.Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Mart 2003 tarihinde açıkladığı kabinede Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan tarafından partisince Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanlığı için aday gösterildi.



Abdullah gül , abdullah gül çocuklugu, abdullah gül bakanlığı, abdullah gül millletvekiliği
Read More
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Genel Genel

© 2011 Türkiye Cumhurbaşkanları Ve Başbakanları, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena